Hisse Senetleri ve Hisse Yorumları

31 Mart 2009 Salı

Bono piyasasında faiz 14,13 oldu

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören gösterge kağıdı 3 Kasım 2010 vadeli tahvilin, bugün valörlü işlemlerinin saat 10.40 itibarıyla basit getirisi yüzde 14,71'e, bileşik getirisi yüzde 14,13'e geriledi.

Bu tahvilin, aynı gün valörlü işlemlerinin önceki kapanışında basit getirisi yüzde 14,98, bileşik getiri yüzde 14,57 olmuştu.

DOLAR KOTASYONLARI

Bankalararası piyasada dolar kotasyonlarında alışta en düşük fiyat 1,6825,TL, en yüksek fiyat 1,6880 TL, satışta en düşük fiyat 1,6885 TL, en yüksek fiyat 1,6960 TL düzeyinde bulunuyor.

PARİTE

Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,3247, sterlin-dolar paritesi 1,4272, yen-dolar paritesi ise 98,09 düzeyinde seyrediyor.

Etiketler: , , , , ,

30 Mart 2009 Pazartesi

Piyasalarda tansiyon yükseliyor

Piyasalar yeni haftaya tedirgin bir seyirle başladı. Dolar 1.70'in üzerine çıkarken, borsa yüzde 3 değer yitirdi. Ancak ilk seansın sonuna doğru gelen alımlarla borsadaki değer kaybı yüzde 2.5'e geriledi, dolar da tekrar 1.70'in altına döndü.

Uzmanlar, özellikle dış piyasalarda yaşanan dalgalanmanın içeride de etkisini gösterdiğini belirtiyor. Yerel seçim sonuçlarının etkisinin ise zayıf olduğu kaydediliyor.

Cuma günü dolar 1.6750 TL seviyesinden günü tamamlarken bugün 1.7080 TL'ye kadar yükseldi. Sonrasında ise 1.69-1.68 bandına geri çekildi.

Borsa ise yüzde 3 seviyesinde bir kayıpla 24 bin 920 puanda hareket ederken tepki alımları geldi. Endeks ilk seansın sonu yaklaşılırken yüzde 2.5 kayıpla 25 bin 58 puanda bulunuyor.

Avrupa borsalarında ise yüzde 4'e yaklaşan düşüşler izleniyor.

SEÇİM DEĞİL IMF ÖNEMLİ

Yerel seçimlerin piyasa üzerindeki etkisini anlatan uzmanlar, seçmenin dozunda bir uyarı veridğini ve bu sonuçların piyasaya birebir etkisinin olmayacağını düşünüyor. Ancak bundan sonraki dönemde özellikle IMF anlaşmasının öne çıkacağını belirten uzmanlar, piyasanın bundan sonra IMF anlaşmasına ve ekonomik odaklanmaya bakacağını söylüyor.

Ekinciler Yatırım Menkul Değerler Genel Müdürü Alp Tekince piyasada yaşanan hareketin çok büyük ağırlıkla yurtdışı ile ilgili olduğunu söyledi. Artık IMF'ye yönelik daha ciddi bir beklenti sürecinin başladığına işaret eden Tekince, "IMF ile anlaşma sağlanacak ve şu aşamada tutar bazında bile önemli. Özel sektörün finansman tıkanıklığı ciddi boyutta. Burada IMF nin vereceği borç para önemli" dedi.

Turkish Yatırım Finansal Strateji Müdürü Gökhan Uskuay, piyasaların geçen hafta yoğun bir şekilde seçim sonuçlarını satın aldığını ve içeriye 200 milyon TL’ye yakın bir para girişi yaşandığını hatırlattı. Piyasaların seçim sonuçlarını aldığı pozisyonlara göre değerlendireceğini belirten Uskuay, "Seçimleri arkasında bırakan piyasalar bundan sonraki süreçte AKP’nin bu ekonomik mesajı ne kadar alabildiğine bakacak ve IMF görüşmelerine odaklanacak" dedi.

HSBC Stratejisti Fatih Keresteci, "Seçim sonuçlarına göre iktidar partisi AKP'nin oy kaybına uğraması beklenmedik bir gelişme olsa da mevcut siyasi konjonktür üzerinde majör bir etkiye yol açmaması nedeniyle mali piyasalar üzerinde pek de belirleyici olmayacağı kanaatindeyiz" dedi. ABD'de yönetimin GM ve Chrysler'in sunduğu planları beklenmedik bir şekilde kabul etmemesinin ve iflası dahi opsiyonlar arasında sunmasının küresel risk iştahında azalmaya yol açtığına işaret eden Keresteci, şöyle devam etti:

"Seçimlerin sona ermesiyle birlikte AKP’nin kayıplarının önemli bir kısmının ekonomik krize bağlanması IMF anlaşmasını kısa sürede gündeme getirebilir. Dolar/TL kuru ABD otomobil üreticileri kaynaklı haberler ve euro/dolar paritesindeki düşüş nedeniyle sabah saatlerinde 1.70 seviyesine yaklaştı. cuma kapanış ile bu sabah açılış arasındaki farkın gün içerisinde kapanma ihtimali teknik olarak güçlü görünüyor."

Meksa Yatırım'ın raporunda, "AKP’nin genel oylarında düşüş gözleniyor. Ancak genel resmin fazla bozulmadığını ve sonuçların piyasalar üzerinde belirsizlik yaratabilecek bir etkisinin olmayacağını düşünüyoruz" ifadesi kullanıldı.

Etiketler: , , , , , ,

27 Mart 2009 Cuma

ABD, finans devrimi için harekete geçti

ABD'de finans piyasalarında beklenen devrim başlıyor.

Geithner'ın dün Kongre'ye sunduğu Finansal Reform Planı ile hedge fonlar SEC'in denetimine girecek, türev piyasalara ilişkin kurallar sıkılaşacak, şirketler yöneticilerine uzun vadeli performanslarına göre maaş verecek. FED ise adeta piyasanın polisi olacak.

Kriz sonrası serbest piyasasının bayrağı sayılabilecek kurumların devletleştirildiği, piyasaya devlet elinin hiç olmadığı kadar uzandığı ABD'de beklenen finans sektörü devrimi başlıyor.

Finans Devrimi'nin lideri ise hafta başında açıkladığı 1 trilyon dolarlık bankaları zararlı varlıklardan temizleme planı ile kahraman ilan edilen Hazine Bakanı Timothy Geithner. Dün Kongre'ye bir Finansal piyasalar reformu sunan Geithner'ın cebinde sıkı kontrollerle geldi. Hedefte ise hedge fonlar var.

Obama hükümetinin bu yeni reform planı uygulamaya geçerse, krizde en büyük payı olduğu düşünülen hedge fonlar gibi şeffaf olmayan kurumlar doğrudan sermaye piyasaları düzenleyici kurumu SEC'e bağlı olacak. Hedge fonlardan girişim sermayesi şirketlerine şu ana kadar denetime tabi olmayan tüm finans kuruluşları attıkları her adım için devlete hesap verecek, bilanço açıklayacak, harcama kalemlerini açık açık masaya koyacak.

Böylece SEC'e kayıt olarak şeffaflaşacak olan bu kuruluşlarda ekonomiyi tehdit edecek bir risk görüldüğü zaman bu krize dönüşmeden farkedilebilecek.

Yeni kurallar kapsamında finansal kurumların olası kayıplardan zarar almamak için sermayelerini artırmaları, risk yönetimi standartlarını yükseltmeleri istenecek. Tasarı niteliğinde olan reformun uygulamaya geçmesi ile Hazine, Merkez Bankası (FED) ve diğer düzenleyici kurumların güçleri de artırılmış olacak.

Türev piyasalar hedefte

Regülasyon reformu 4 alanı kapsıyor; sistemik riskler, tüketici ve yatırımcının korunması, regülasyon boşluklarının kapatılması ve uluslararası koordinasyon. Obama hükümetinin bu 4 nokta üzerindeki stratejisini önümüzdeki bir kaç ay içinde açıklaması bekleniyor. Yeni kurallara hedge fonlar dışında daha başka hangi kurumların tabi olacağı henüz net değil.

Ancak The Wall Street Journal'a göre, bankaların ortak şirketleri, sigorta devleri kurallara tabi olacak diğer kurumlar arasında. Kuralların kapsamına alınırken şirketin büyüklüğü, borcu ve finansal sistemdeki kısa vadeli borç verme rolüne de bakılacak. Finans Devrimi planı ile ayrıca patlamaya hazır bomba olarak görülen türev piyasalara da sıkı kurallar geliyor. Yeni kuralları çerçevesinde türev piyasaları ile tezgahüstü piyasalar ilk kez regülasyona tabi tutulacak. Finans sektöründeki kuralları oldukça sıkılaştıracak olan bu reform planı ile ABD'nin büyük bankalarını kaybetme noktasına gelen ve küresel çapta bir krizi tetikleyen aşırı risk alma dönemine nokta konulması amaçlanıyor.

FED piyasa polisi olacak

Plana göre devlet finansal sektör şirketlerini uzun vadeli performanslarına dayalı maaşlar vermesi için zorlayacak. Böylece şirket yöneticisi ya da çalışanı kısa vadede zafer tadında başarılar sağlamış olsa da uzun vadede aynı başarı yakalanamıyorsa yüksek ödemeler alamayacak.

Finans Devrimi reformundaki bu madde ise Obama'dan Bernanke'ye kadar herkesin sinirlerini bozan sigorta devi AIG'in devletten 170 milyar dolar acil yardım aldığı halde çalışanlarına 165 milyar dolar ikramiye dağıtmasına bir tepki olarak konuldu. Reform planındaki bir diğer dikkat çekici nokta ise tüm finansal sistem üzerinde güç sahibi olacak tek bir federal kurumun oluşturulmasına yönelik. Bu güçle yetkilendirilecek olan kurum aralarında şu anda bir düzenlemeye tabi olmayan hedge fonlar da olmak üzere ülkenin en büyük finans kuruluşlarını regüle edecek.

Aynı zamanda acil tehlikelere karşı finans piyasalarını gözlemleyecek. Bu kurum şu anda varolan SEC gibi düzenleyici kurumların yerine geçmeyecek ancak şirketlerin yeni kurallarla uyum içinde çalışmasını sağlayabilmek için en az mevcut regülatörler kadar ciddi yetkilerle donatılacak.

Yani bir anlamda piyasa polisliği yapacak. Piyasa polisi olarak ise en çok FED'in adı geçiyor. Geithner da geçen haftalarda FED'in AIG gibi büyük finans şirketlerinin açıklarını kontrol edecek güçlere sahip olması gerektiğini savunmuştu. Öte yandan reform planı kapsamında devlet sadece bankaları değil, diğer finans kuruluşlarını da şirketten hisse satın almak yoluyla kamulaştırabilecek. Şu anda uygulamada olan kanun gereki devlet sadece bankalardan hisse alımı gerçekleştirebiliyor.

Krizler hep yeni sistemler getirdi

ABD'de finansal piyasalar ilişkin düzenlemeler hep büyük mali krizler sonrası yenilenmiş ya da değiştirilmişti. Örneğin bankacılık düzenlemeleri iç savaş dönemlerinde yapılmıştı. FED ise 20'inci yüzyılın başlarında ardı ardına gelen parasal krizler sonrasında kurulmuştu. 1929 Büyük Buhranı sonrası ise mevduat sigortası getirilmiş, devlet tarafından desteklenen bir mortgage piyasası oluşturulmuştu. Obama hükümetinin bu son adımı ise 1929'dan bu yana yapılacak en büyük regülasyon değişikliği olarak gösteriliyor.

Geithner'ın özellikle de krizin sorumlusu olarak gösterilen hedge fonların merkez oturtulduğu yeni bir sıkı finansal düzenleme planına soyunmasıdaki zamanlama ise dikkat çekici. Obama hükümeti bir süredir 2010 yılı için planladığı 3,5 trilyon doları bulan harcama planına Kongre'den onay almak için ter döküyor. Kongre'de cumhuriyetçiler ve demokratlar arasında plana ilişkin fikir ayrılıkları olduğu için uygulamaya girip giremeyeceği yönündeki endişelerin arttığı bir dönemde Geithner sıkı finansal düzenlemeler ile Kongre'yi etkilemeye ve harcama planı için onayı garantilemeye çalışıyor.

* Hedge fonlar SEC'in denetimine girerek şeffaflaşacak
* Finansal şirketler zararlarını telafi edebilecek ölçüde sermayelerini artıracak
* Türev ve tezgahüstü piyasalar ilk kez sıkı kurallara tabi olacak
* Finans şirketleri yöneticilerine kısa değil uzun vadeli performanslarına göre maaş verecek
* Tüm finansal sistem üzerinde güç sahibi olacak tek bir federal kurumun oluşturulacak

Etiketler: , , , , ,

25 Mart 2009 Çarşamba

Leasing hisselerini yükseliş

Finansal kiralamada KDV'nin yeniden yüzde 1'e indirileceğine ilişkin söylentiler sektör hisselerini uçurdu. Bazı hisselerde sabah açılıştan bu yana yüzde 12'yi aşan değer kazançları yaşanıyor.

Piyasadaki KDV indirimi spekülasyonları sektör hisselerinde ciddi değer kazançları sağladı. Şeker Finansal Kiralama yüzde 12.82 ile başı çekerken, onu yüzde 10.8 ile Yapı Kredi Finansal Kiralama ve yüzde 10.53 ile İş Finansal Kiralama takip ediyor.

İlk seansın ortaları geçilirken Garanti Factoring yüzde 10.43, Fon Finansal Kiralama yüzde 10.18, Finans Finansal Kiralama da yüzde 9.8 primle işlem görüyor.

İMKB DE PRİMLİ

Piyasadaki olumlu hava bugün de devam ediyor. Sabah açılıştaki kararsız seyrin ardından borsa yönünü yukarı çevirirken, endeks yüzde 1'in üzerinde değer kazandı ve 25 bin 300 sınırına dayandı. Dolar ise 1.6650 TL seviyelerinden el değiştiriyor.

Etiketler: , , ,

Piyasa Yorumu - Hisse Senetleri

Yurtdışı borsalardaki negatif kapanışlar ve vadeli borsaların da güne ekside başlaması nedeniyle, IMKB-100 endeksinin seans başlangıcının benzer şekilde zayıf olmasını bekliyoruz.

Önceki gün yaşadığı rallinin ardından ABD borsaları, kar realizeleri, alınan kararların etkilerinin değerlendirilmeye başlanması ve pozitif haber akışının bulunmaması ile dünü %1.5 - 2.5 arasında değişen oranlarda kayıplarla tamamladı. ABD'deki toksik varlık planı şimdilik olumlu yankı bulmuş olsa da bizce fazlasıyla olumlu karşılandı. Tabi bu durum, biraz da teknik açıdan yükseliş isteğinin bir sonucu olarak görülebilir. Son çıkartılan yaklaşık 800 milyar dolarlık kurtarma paketinden bu yana henüz reel sektör için atılmış bir adım yok. Gerçi finans sektörü önceliği ile toksik varlıklara yönelik yapılan girişim olumlu olsa da fiyat belirlemesinin ne olacağının kesinleşmemesi ve uygulamaya geçirilmesinin zaman alacak oluşu piyasaların dengeye oturmasını geciktirecektir. Ayrıca Prof. Krugman'ın finans sektöründen bazı şirketlere el konulmasının kaçınılmaz olduğunu belirtmesi ve buna paralel olarak da Hazine Bakanı Geithner'ın AIG gibi şirketlerin kamulaştırılması gerektiğini düşünmesi, ilerleyen haftalarda ABD borsalarında yükseliş hızının durabileceğini gösteren birkaç sinyal olarak algılanabilir. FED'in bugün 300 milyar dolar tutarında Hazine kâğıdı alımına başlayacak olması bir süre daha doların değer kaybetmesine neden olacak gibi görünüyor. Yurtiçinde hala IMF ve yerel seçimlere ilişkin beklentiler sürüyor. Yapılan anketlerin iktidar partisinin birinciliğini koruyacağını gösterse de oy kaybına uğrayacağını göstermesini ve seçimlerin ardından IMF ile bütçe pazarlığının yapılacak olmasını negatif algılıyoruz. Bu nedenle IMKB-100 endeksinin 25.800 - 26.000'i görmesi halinde tüm hisse pozisyonlarının elden çıkarılmasını tavsiye ediyoruz. Gün içinde, yurtdışında gerek ekonomik veri gerekse politikacılardan gelecek açıklamalarla borsaların yönünü belirlemesini bekliyoruz. Başbakan Erdoğan'dan yeni ekonomik tedbirlere ilişkin bugün yapılacak açıklamaların ise piyasada önemli bir etki yaratacağını düşünmüyoruz. Destekler: 25.000 - 24.800 - 24.300, dirençler 25.500 - 25.800.

Etiketler: , , , , , , , , ,

24 Mart 2009 Salı

Bankalardan faiz indirimi hamlesi

3 Kasım 2010 vadeli, bugün valörlü tahvilin basit getirisi yüzde 14,37, bileşik getirisi yüzde 13,80 seviyesine kadar gerilerken Bankalarda verdikleri kredilerde uyguladıkları faiz oranlarında indirime gitti.

HALKBANK’TAN FAİZ İNDİRİMİ
Halkbank, bireysel kredi faiz oranlarında indirime gitti.
Bankadan yapılan yazılı açıklamaya göre, tüketici kredisi 1-36 ay vadede yüzde 1,99’dan yüzde 1,68’e çekildi. Konut kredisi ise, 1-36 ay vadede yüzde 1,38’e, 37-60 ay vadede yüzde 1,43’e, 61-120 ay vadede 1,48’e düşürüldü.

ZİRAAT BANKASI BİREYSEL KREDİLERDE FAİZİ DÜŞÜRDÜ
Ziraat Bankası, kullandırdığı tarım, ticari ve bireysel kredi borçlarında vade uzatımına giderken, bireysel kredilerde faizi düşürdü. Banka, kredi kartı borçlularına da 2 yıla kadar vade ile ödeme kolaylığı sağlayacak.

Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, kredi borçlarının ödenmesine yönelik getirilen kolaylıkları açıklamak üzere düzenlediği basın toplantısında, ödeme kolaylığı sağlanan kredilerin toplam tutarının yaklaşık 6-7 milyar lira olduğunu bildirdi. Açıkladığı ödeme kolaylıklarını “bahar paketi”, faiz indirimini de “şok” olarak nitelendiren Akın Çağlar, bu kolaylıkların seçim öncesi yapılmasına ilişkin soru üzerine, “bunu bir tesadüf olarak değerlendirdiğini” söyledi.
Ekonomide yaşanan gelişmeler ve zorluklar nedeniyle banka olarak bireysel kredilerde müşterileri rahatlatmaya yönelik bir takım çalışmalar başlattıklarını, ancak bu çalışmalar sırasında tarımsal kredi müşterilerini de dışarda bırakmamayı istediklerini anlatan Çağlar, ticari kredilerde vade uzatımı konusunda bankanın yetkisinin olmasına karşın, sübvansiyonlu tarımsal kredileri için hükümetin kararname çıkarması gerektiğine işaret etti. Bu konudaki kolaylığı banka olarak talep ettiklerini, hükümetin de bunu uygun bularak ilgili kararnameyi çıkardığını belirten Çağlar, şöyle konuştu:

“Ziraat Bankası, küresel ekonomik krizin etkilerinin Türkiye’de hissedilmesi nedeniyle, kendi uhdesindeki konularda ilk iyileştirme paketini 13 Ekim’de, KOBİ’lere yönelik açıkladı. Biz bir paket olsun istedik. Bireysel kredilerde bir şeyler yapıp, tarımsal kredilerde birşey yapmamak eksiklik olacaktı. Bunlar bizim müşterimiz, onların sıkıntılı dönemlerini aşması için bizim teknokrat olarak birşeyler yapmamız gerekiyordu. Biz önerdik, sağ olsunlar uygun buldular. Keşke 10-20 gün önce açıklamalar yapılmış olsaydı. Bunu, bir tesadüf olarak değerlendiriyorum.”

Ödeme kolaylığı sağlanan kredilerin toplam tutarının, 4,2 milyar lirası tarımsal krediler olmak üzere toplam 6-7 milyar lira olduğunu belirten Çağlar, bundan yararlanmak isteyen müşterilerin talebine göre bu tutarın 10 milyar liraya ulaşabileceğini bildirdi.

Ana paraya ilave vade
Ziraat Bankası’nın 5 yılda 2,3 milyon üreticiye toplam 18,8 milyar lira kredi kullandırdığını belirten Çağlar’ın verdiği bilgiye göre, daha önce kullandırılan ve vadesi 2009 yılında dolacak tarımsal krediler, faizinin ödenmesi şartıyla, taksitleri 2010’a kadar uzatılacak. Sübvansiyonlu tarımsal kredilerde, uygulamada ortalama 11 ay, mevzuat açısından 18 ay olan işletme kredilerinin vadesi 24 aya, 5 yıl olan yatırım kredilerinin vadesi de 7 yıla kadar uzatılabilecek. Bu kapsamda, bir yandan yeni açılacak işletme ve yatırım kredilerinin vadeleri uzatılırken, mevcut kredilerde, 2009 yılı faizlerinin ödenmesi şartıyla ana paranın ilave vade verilerek ödenmesi sağlanacak. Uzatılan vadelerdeki kredi borçlarına da sübvansiyonlu kredi faizi uygulanacak. Kredi vadelerinin uzatılmasına ilişkin kolaylıklardan, kanuni takibe düşmemiş veya 60-90 günlük gecikme süresini geçmemiş kredi borçluları, faiz borcunu ödemek şartıyla yararlanacak ve bu yıla ilişkin kredi taksidi de alınmayacak.

Sağlanan kolaylıkları “şok bir uygulama” olarak nitelendiren Çağlar, Ziraat Bankası’nın ilk kez böyle bir uygulama yaptığını belirterek, bu kapsamda 4,2 milyar liralık tarımsal kredinin, sağlanan kolaylıktan yararlanabileceğini vurguladı. Ödemelerin ertelenmesinin Hazine’ye bir maliyetinin olmayacağını ifade eden Çağlar, daha önce programlandığı gibi, faiz sübvansiyonu için Hazine’den bu yıl 450 milyon lira kaynak alınacağını kaydetti.

Ticari kredilere kolaylık, bireysel kredilerde faiz indirimi
Ziraat Bankası Genel Müdürü Çağlar’ın açıklamasına göre, banka tarafından kullandırılan ticari ve KOBİ kredisi müşterilerine, mevcut kredinin kalan vadesine bakılmaksızın, vadeleri yeniden 4 yıla kadar uzatma imkanı sağlanacak. Müşterilere gerektiğinde 3 aya kadar ödemesiz dönem verilecek ve uzatma, cari faizler üzerinden yapılacak.

“Türkiye’nin en çok bireysel kredi kullandıran bankası” olduklarını ve bugün itibariyle 13,7 milyar liralık bireysel kredi kullandırdıklarını ifade eden Çağlar, halen her 5 kişiden birinin bankadan kredi kullandığını ve son 4 yılda 195 bin kişiye konut kredisi kullanma imkanı sağladıklarını söyledi. Bireysel kredilerde, tüketici, konut ve taşıt kredilerinde faiz indirimi yapılırken, gecikmiş kredi kartı borcu olan müşterileri rahatlatacak önlemler alındığını bildiren Çağlar’ın verdiği bilgiye göre, bankadan konut kredisi almış müşterilere, kredinin kalan vadesi dikkate alınmaksızın kalan borç bakiyesi üzerinden herhangi bir komisyon ya da masraf alınmadan, yeni 10 yıl vadeli kredi açılabilecek.

Bankadan tüketici ve taşıt kredisi kullanmış müşteriler için kredinin kalan vadesi dikkate alınmaksızın kalan borç bakiyesi üzerinden yeni 4 yıl vadeli kredi sağlanabilecek.
Bankaya gecikmiş kredi kartı borcu olan müşterilere 2 yıla kadar vadeli eşit taksitli kredi kullandırılarak, kart borçlarının daha uygun faiz ve koşullarla ödenmesi sağlanacak.
Tüketici talebini canlandırmak ve üretime de dolaylı destek sağlamak amacıyla, bireysel kredi kalemlerinde de indirim yapıldı. Tüketici kredilerinin faizi yüzde 1,89;dan, 12 ay vadeye kadar yüzde 0,99;a, 13-24 ay vadeye kadar 1,09’a, 25-36 ay aralığında yüzde 1,39’a, 37-48 ay vade aralığında yüzde 1,49’a indirildi.

Konut kredilerinin faizi, yüzde 1,49;dan 36 aya kadar yüzde 1,29;a, 37-60 aya kadar yüzde 1,34’e, 61-120 aya kadar yüzde 1,38’e çekildi. Taşıt kredilerinin faizi ise yüzde 1,75’ten 12 aya kadar yüzde 1,19’a, 13-24 aya kadar yüzde 1,29’a, 25-36 aya kadar yüzde 1,39’a ve 37-48 aya kadar ise yüzde 1,49’a düşürüldü.

Can Akın Çağlar, sağlanan ödeme kolaylıklarından, 2,3 milyon çiftçi ile 3,7 milyon bireysel kredi kullanıcısının yararlanabileceğini, yeni müşterilerin de bu koşullarda kredi kullanabileceğini kaydetti. Sağlanan kolaylıktan, 6-7 milyar liralık kredi portföyünün yararlanmasını beklediklerini ifade eden Çağlar, bir soru üzerine, yararlanan müşteri sayısına bağlı olarak bu tutarın 10 milyar liraya yükselebileceğini kaydetti.

Etiketler: , , , , ,

Şekerbank`ın ortağında hisse devri

Şekerbank T.A.Ş, ortağı BTA Securities JSC'nin sahibi BTA Bank JSC'nin sermayesinin yüzde 78,14'ünün Kazakistan Devlet Varlık Fonu Samruk Kazyna tarafından devralındığını duyurdu.

Şekerbank'tan İMKB'ye yapılan açıklamada, Şekerbank hisselerinin yüzde 33,98'ine sahip BTA Securities JSC'nin sahibi BTA Bank JSC sermayesinin yüzde 78,14'ünün Kazakistan Devlet Varlık Fonu Samruk Kazyna tarafından devralındığı belirtilerek, bu devralma neticesinde bankanın stratejisinde herhangi bir değişiklik olmadığı vurgulandı.

Açıklamada, Şekerbank Yönetim Kurulunda bulunan BTA Securuties JSC'nin temsilcilerinin görevlerine devam ettikleri kaydedildi.

Etiketler: , , , , , , , , ,

23 Mart 2009 Pazartesi

Türkiye`nin altın ithalatı sıfıra indi

Kriz nedeniyle hem zorda kalanların hem de fiyatların son altı ayda yüzde 30 oranında yükselmesini fırsat bilenlerin yastık altında sakladıkları altını bozdurması, Türkiye'nin altın ithalatını ocak ve şubat aylarında sıfırladı. Kuyumculuk sektörünün önde gelen isimleri, krizde 150 ton civarında olan pazarın 90 tona kadar gerilediğine dikkat çektiler. Son iki ayda bozdurulan altının değerinin ise yaklaşık 1 milyar lirayı bulduğu ifade ediliyor.
Türkiye'deki cevherden çıkan altın miktarı 6.500-7 bin ton civarında olmasına karşın mevcut teknolojilerle bunun ancak 700 tonluk kısmı işletilebiliyor. Sektörün ihtiyaç duyduğu geri kalan altın miktarı ithalat yoluyla karşılanıyor.

Fiyat cazip hale geldi

Türkiye'de daha çok bir tasarruf aracı olarak görülen altınlar ya fiyat yükseldiğinde veya zorunlu kalındığında bozduruluyor. Bu altınların bir kısmı eritilerek yeniden mücevher yapımında kullanılırken, kalan kısmı kuyumcular aracılığıyla İstanbul Altın Borsası'na (İAB) üye İstanbul Altın Rafinerisi (İAR) ile Nadir Rafineri'de toplanıyor. Bunun büyük bir kısmı külçe altına dönüştürülerek daha sonra yurtdışına gönderiliyor. Geçen yıl külçe altın ihracatı bu yolla 3.5 milyar dolara ulaştı. 1.5 milyar dolarlık da altın takı ihracatı yapıldı. 2008'de yaklaşık 166 tonluk da ithalat yapıldı.

Kriz bu tabloyu kökten değiştirdi. Yaklaşık 6 aydan beri külçe altın ithalatı yapılmadığını belirten Goldaş Kuyumculuk Finans Müdürü Gökhan Aksu, altın takı ithalatının da 1.5 tonla sınırlı kaldığını söyledi. Türkiye'nin altın ithalatında son 10 yılın en kötü seviyesinde olduğuna dikkat çeken Aksu, Mayıs ve haziran aylarında düğünlerin başlamasıyla ithalatın yeniden başlayacağını düşünüyoruz dedi. İstanbul Değerli Maden ve Mücevherat İhracatçıları Birliği Başkanı İmam Altınbaş da krizin sektörü vurduğunu ifade etti. İhracatta yeni pazarlara yönelmek gerektiğini kaydeden Altınbaş, yaz aylarında ithalatın yeniden hareketleneceğini düşünüyor.

Satışlar yüzde 70 düştü
Bu dönem hemen her ürünün fiyatının yüzde 50 düştüğünü, altının ise gösterdiğini vurgulayan Assos Pırlanta Genel Müdürü Mustafa Kemal Çeçen ise, Ham maddenin değeri artıyor. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde satışlarda yüzde 70'e varan düşüşler yaşandı diye konuştu. Altındaki değer artışını gören müşterilerinin ellerindeki altını satmaya çalıştıklarını anlatan Çeçen, kriz döneminde altın fiyatlarındaki artışın tüketiciye yaradığını ifade etti.
Koçak Gold Perakende Mağazaları Yöneticisi Nihat Koçak da altın fiyatlarının sabitlenmesiye birlikte talebin de artacağı görüşünde. Koçak, Satışlarımızda geçen yıla oranla düşüş var ancak alımlarımız ise geçen yıla oranla 2 katına çıktı dedi. Yine sökterün önde gelen oyuncularından Ellda Genel Müdürü Vahdet Keleş ise, krizin etkilerini azaltmak için daha hafif ve daha ekonomik fiyatlı ürünlere yöneldiklerini açıkladı. Altının gram fiyatının 50 lirayı aşmasıyla insanların birikimlerini nakite çevirmek istedikleini söyleyen Keleş, sektöre yüksek oranda altın girişi başladığını, böylece altın ithalatına da gerek kalmadığını sözlerine ekledi.


2 AYDA 1 MİLYAR LİRALIK ALTIN BOZDURULDU
Kuyumcuların altın satışlarının azaldığını alımların ın ise yükseldiğini belirten Jival Yönetim Kurulu Başkanı Naim Gençoğlu, geçen yıl bozdurulan altın miktarının 3.5 milyar lirayı bulduğunu söyledi. Gençoğlu bu yılın ilk 2 ayında ise 1 milyar liralık altın bozdur ulduğunu belirtti. Gençoğlu, kuyumcuların 8 aydır yoğun bir şekilde müşterilerden gelen altınları nakite çevirdiğini kaydetti.

KRİZLE BİRLİKTE PAZAR YÜZDE 40 DARALDI
Favori Yönetim Kurulu Başkanı Selami Özel, Türkiye'deki pazar yüzde 40 daralarak 90 tona düştü. Satışların az da olsa devam etmesinin sebebi de düğün, nişan, sünnet gibi etkinlikler. Ancak insanlar kötü günlerinde değerlendirmek üzere aldıkları satıp nakit ediniyor dedi. Özel, özellikle işsiz kalan binlerce insanın kıyıda köşede sakladığı altınları kuyumculara sattıklarını vurguladı.

SATTIĞIMIZ ALTIN AYDA 150 GRAMA DÜŞTÜ
Atasay Mağazalardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hakan Yücesan, 2008'i çok iyi geçirmelerine rağmen son 2.5 ayın çok yavaş geçtiğini dile getirdi. Normal zamanda müşterilerimizden satışlarımızın yarısı kadar altın alırız. Ancak şimdi tersi bir durum söz konusu. Satışlarımız ortalama 150 grama düştü diyen Yücesan, müşterilerden aldıkları altınların ise ayda 2.5 kiloya çıktığını belirtti.

Etiketler: , , , , , ,

17 Mart 2009 Salı

Carrefoursa ‘kriz reyonu’ açtı

Yenilenen ‘İçerenköy Carrefoursa’da konuşan Güler Sabancı, kriz için mağazada açılan özel bir reyonda, ürünlerin 1, 2, 3, 5 ve 10 TL’lik fiyatlarla satıldığını söyledi

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Carrefoursa için bu yıl 135 milyon lira yeni yatırım yapılacağını açıkladı. İstanbul, İçerenköy’deki yenilenen Carrefoursa mağazasını ziyaret eden Sabancı, müşteriyi dinleyip yeni bir model oluşturduklarını, bu modelin Carrefour tarafından da beğenildiğini belirtti.

100 süpermarket hedefi

Güler Sabancı, kriz için mağazada özel bir reyon oluşturulduğunu, bu bölümdeki ürünlerin 1, 2, 3, 5 ve 10 lira fiyatlarla satıldığını ifade etti.
Güler Sabancı, bu yıl perakende işlerinin büyüdüğünü ifade etti. Sabancı, şöyle devam etti:

“Gerek Teknosa’da gerekse Carrefoursa’da... Biraz önce Carrefoursa’yı konuştuk. Bu yıl 135 milyon lira yeni yatırım için harcama yapılacak, Carrefoursa için. Geçen hafta, bir haftada 7 tane süpermarket açtılar. Bu yıl 70 tane süpermarket bütçelendi. 100 mağaza açmayı hedefliyoruz. Dolayısıyla 7 tane süpermarketi bir haftada açmış olmaları, arkadaşlarımın bu yılki bütçelerini gerçekleştireceklerine dair bize çok büyük güven verdi, bana çok büyük güven verdi.”

Sabancı, şirketin performansıyla ilgili olarak da, “Merter’i zamanında sattı. Parası var. Şirketin performansı da iyi gidiyor. Memnunuz, büyüyor” şeklinde konuştu.

Carrefoursa’nın bu yıl iki rakamlı büyüyeceğini belirten Güler Sabancı, “Bölgesel olarak 5 bölgemiz var. Carrefoursa gerek organik gerek inorganik büyümeye devam ediyor. Yakınlarda da sizlere bir şeyler açıklayacaklar diye düşünüyorum” dedi.

‘Ekonomik paket, doğru bir adım’

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, hükümetin açıkladığı yeni ekonomik paketin doğru yolda atılmış bir adım olduğunu söyledi. Sabancı, “Arkadaşlarla değerlendirmesini yapacağız. Ama görünüyor ki piyasalara direkt etkisi olacak. Doğru yolda atılmış bir adımdır. Zaten bugüne kadar birçok önlem alındı. Bu şekilde, toplu bir şekilde sunulması, bizim, iş dünyasının ve piyasaların beklediği bir şey. Bu anlamda müspet buluyorum” diye konuştu...

Etiketler: , , , ,

13 Mart 2009 Cuma

Hisse Senedi - Bu fırsat bir daha çıkmaz

Krizde en kötünün geride kaldığını söyleyen Eczacıbaşı Yatırım ekonomisti Erkin Şahinöz, 1.5 yıl beklemeyi göze alan yatırımcıların dip yapan hisseler için 7-8 yıl boyunca bulunamayacak bir fırsat yakalayabileceklerini söyledi.

Yılbaşından bu yana TL karşısında yüzde 40'a yakın değer kazanan dolardaki yükselişin sonuna gelindiğini söyleyen Eczacıbaşı Menkul Değerler Başekonomisti Erkin Şahinöz, Dolar bir daha bu seviyeye gelmez. Dolar 1.50 TL'ye doğru burun kıvıracak açıklamasını yaptı. Dolardan YTL'ye geçmek için olağanüstü bir fırsat olduğunu kaydeden Şahinöz, kurun 1.50-1.70 TL bandında altı ay dalgalanacağını ve 1.50'ye doğru iniş yapacağını söyledi. Borsalarda da dip seviyenin göründüğünü kaydeden Şahinöz, bir daha hiç kimsenin 7-8 yıl boyunca bu seviyeleri göremeyeceğini belirterek, hisse senedine yatırım yapmanın zamanının geldiğini belirtti.

2002-2006 yılları arasında ABD Merkez Bankası'nda (FED) hem Alan Greenspan, hem de Ben Bernanke ile çalışma fırsatı bulan Şahinöz, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) için 21.000-22.000'nin, Dow Jones'ta da 6.500-6.800 bandının dip seviyeleri olduğunu ifade etti. Şahinöz, Hem Amerika'da, hem Türkiye'de uzun vadeli düşünen yatırımcılar için bunlar kaçmaz fırsat. Bu hisseleri aldıktan sonra 1.5 yıl unutacaklar. Çünkü bu çalkantıya herkesin midesi dayanmaz. İnsanı kusturtacak kadar sert çalkalanmalar bunlar. Ancak 1.5 yıl sonra kazanç sağlamak mümkün diye konuştu.

Dolar 1.80 üzerinde kalmaz

Dolarda geçen hafta başlayan yükselişi, yurtdışı piyasalardaki sert satış dalgasının bir yansıması olarak değerlendiren Şahinöz, Türkiye'nin dış finansman açığı gibi kırılgan bir yapısı olduğunu ancak bunun, Türkiye yabancılar tarafından cezalandırılıyor, dolayısıyla kur bu yüzden yukarı gidiyor şeklinde değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi. Şahinöz, Yükseliş ve düşüşler tamamen global piyasalara paralel hareket ediyor diye konuştu.

Şahinöz, dolar kurunda TL bacağının dış piyasadaki toparlama ile rahatlayacağını belirterek, kısa vadede euronun da değer kazanacağını ve Euro/dolar paritesinin de kısa vadede 1.33'lere doğru yükselme olasılığının yüksek olduğunu kaydetti. Hem dış piyasalardaki toparlanma, hem de doların euroya karşı değer kaybetmesinin çift taraflı kuru aşağı iteceğini dile getiren Şahinöz, Kurun 1.80 TL'nin üzerinde kalıcı olacağına hiç ihtimal vermiyorum. Hatta önümüzdeki haftalar içinde kurun aynı hızda geriye çekilecek ve 1.70'lere kadar gerileyecek dedi.

'En kötü' geride kaldı

Libor faizleri ile FED'in faizleri arasındaki makasın daraldığını söyleyen Erkin Şahinöz, bu makasın geçen sene zirve yaptığı noktaların çok altında olduğunu, bu yüzden de kredi piyasalarında en kötünün geride kaldığını söyledi. Ancak iyileşmenin arzulanan ölçüde olmadığını ifade eden Şahinöz, Türkiye'nin krizden çıkışının 2010 yılının başını bulacağını belirtti. Amerikan ekonomisinin üçüncü çeyrekten itibaren toparlanmaya başlayacağını kaydeden Şahinöz, bunun Türkiye'ye ilk olumlu yansımasın da 2010 yılının başını bulacağını ifade etti.

Amerika toparlamadan Avrupa, Avrupa toparlamadan da Türkiye toparlamaz diyen Erkin Şahinöz, şöyle konuştu: Şu an yaşanan kriz iki bacaklı bir kriz. İki negatif faktör yan yana geldiğinde çarpan etkisi yaratıyor: Kredi piyasalarındaki sıkışıklık ve bunun tetiklediği reel sektör. Bundan kurtuluş için önce Amerika'nın toparlanması lazım. Bizim işimizi görecek kadar toparlansın yeter. Bu da ikinci bacakta reel sektörü toparlar.

Altın 1.000 doları görmez

Erkin Şahinöz, kriz döneminde en fazla kazandıran yatırım aracı altının ise 2009 yılında kaybettireceğini kaydetti. 1 ons altının bir daha 1000 dolar seviyesini görmeyeceğini belirten Şahinöz, bunun nedenlerini ise şöyle sıraladı: Doların değer kazandığı dönemlerde altın geriler. Altın enflasyon baskısının olduğu dönemlerde değer kazanır. Ancak şimdi eksi enflasyonlara gidiyoruz. Yabancılar böyle bir ortamda altın almaz. Kredi piyasalarında ise en kötü de geride kaldığı için bu da altını negatif etkiler.

Etiketler: , , , , , , , ,

Teknik Yorum

İMKB 100 Endeksi günü +256 puanlık artışla 23,539 seviyesinden kapattı. İşlem Hacmi 1,20 milyar olarak gerçekleşti.

İMKB 100 Endeksi günü +256 puanlık artışla 23,539 seviyesinden kapattı. İşlem Hacmi 1,20 milyar olarak gerçekleşti.

IMF nin Türkiye ye yenileştirilmiş öneriler sunarak yeniden görüşmelere başlamak istediğini belirtmesi Endeksi yukarı çekerken Döviz kurununda 1,71 seviyelerine kadar gerilmesine sebep oldu. Döviz kurundaki tansiyonun düşmüş olması piyasaların biraz olsun nefes almasını sağlayacaktır .Gelen bu haberle birlikte aşırı satımda olan endeksin 24,000 - 24,500 seviyelerine doğru hareketini devam ettirmesi beklenebilir .

Gün içinde 22,600 desteğine kadar gerileyen endeks bu seviyeden gelen alımlarla günü 23,539 seviyesinden kapattı. Haftalık hareketli ortalama olan 25,300 seviyesi üzerinsde kapanış olumlu . Endeksin haftalık hareketli ortalama üerinde kalması halinde daha öncede belirttiğimiz gibi 22 günlük hareketli ortalama olan 24,000 seviyesini test etmesi beklenebilir . Kısa vadede 24,000 seviyesi ilk direnç noktası olarak görülüyor . Bu nokta üzerinde ise 24,500 e dikkat edilmelidir . Destekler olarak 23,300 - 23,000 ve 22,650 seviyeleri geçerliliğini korumaya devam edecektir .

Etiketler: , , , , , , ,

12 Mart 2009 Perşembe

Hisse senedi almanın tam zamanı

Amerikan Templeton aktiflerinin çok deneyimli yöneticisi Mark Mobius 2009’da piyasalardaki stoklarda yüzde 20 lik bir artış potensiyeli gördüğünü açıkladı.

Mobius’a göre yatırımcılardaki karamsarlık hisse senedi alımlarını aşama aşama artıracak.

Reuters haber ajansının yaptığı röportajda soruları yanıtlayan Mobius, şu ana kadar piyasalarda belli bir güven sağlamayı başardıklarını, stoklar piyasasınında yıl sonuna kadar yüzde 20’lik bir artışın hayal olmadığını söyledi.

Piyasalarda karamsarlık nedeniyle hisse senedi almanın tam zamanı olduğunu belirten tecrübeli ekonomist, bu alımların piyasaları da rahata kavuşturacağını belirtti.

Mobius ayrıca,Latin Amerika,Brezilya ve Çin krizden çok olumsuz etkilenmediklerini,krizin daha çok Türkiye ve Mısır gibi ülkeleri vurduğunu; Doğu Avrupa’daki ekonomik durumunsa tam bir felaket olduğunu belirtti.

Ancak bir de müjde verdi: Ona göre gelişmekte olan ekonomilerin toparlanması ,gelişmiş ülkelerinkine göre çok daha hızlı olacak.

Bunun nedeniyse ABD’deki artan para arzının enflasyonu ve alım gücünü arttırması sonucu Amerikalıların uluslararası pazara yönelmesi; gelişmekte olan ekonomilerin ise bundan aslan payını alacak olması.

Etiketler: , , , , , ,

11 Mart 2009 Çarşamba

Yeni paket ve vergi indirimi yolda

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, ekonomiyleilgili 4. paketi “bir aksilik olmazsa, muhtemelen seçim öncesi çıkaracaklarını” bildirdi.

Nazım Ekren, NTV televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı. “Gündeminizde yeni bir paket var mı?” sorusu üzerine Ekren, önümüzdeki dönemde de ortaya çıkan verilere, bilgilere, gelişmelere bağlı olarak yeni inisiyatifler kullanacaklarını, “paket olarak adlandırılan bu manzumeler demetinin de bunlardan bir tanesi” olduğunu söyledi.

Ekren, bu paketin Türkiye ekonomisinin ihtiyaçlarına uygun şekilde dizayn edilerek uygulamaya konulmasını düşündüklerini ifade etti.

“Söz konusu paketin içeriği ve zamanına” ilişkin bir soru üzerine Ekren, yurt dışındaki örneklere bakıldığında, paketlerin üç önemli bileşeni olduğunun görüldüğünü kaydetti. Bunlardan birinin paketlerin genellikle mali teşvik ya da mali tedbirleri içermesi, çoğunlukla altyapı yatırımlarına ve toplam talebi artırmaya yönelik tedbirler olduğuna işaret eden Ekren, ikinci bileşenin faizleri indirme, düşürme ve piyasaya likit aktarmayla ilgili, üçüncü bileşenin ise bankacılığın veya finansal kuruluşların kurtarılmasıyla ilgili olduğunu anlattı.

Türkiye'de bankacılığı veya finansal kurumları kurtarmayla ilgili bir sorun olmadığı için Türkiye'de paket olarak adlandırılacak kısımların bunu içermemesi gerektiğini dile getiren Ekren, şöyle konuştu:

“Geriye iki şey kalıyor; biri altyapı yatırımları toplam talep, diğeri faiz indirimleri ve piyasaya likidite sunma konusu. Türkiye ekonomisine baktığınızda, 2008 yılının ikinci yarısından sonra özellikle altyapı yatırımlarına yönelik GAP harcamalarını, otoyolları, konut edindirme yardımı (KEY) ödemeleri gibi denge tazminatlarını, 5 puanlık işveren primini düşündüğünüzde altyapı yatırımları ve toplam talebe yönelik ilk inisiyatifi 2008'in ikinci yarısından sonra zaten kullanmıştık. Onun da ortalama maliyeti 10,7 milyar lira. Bu şuraya da yansıyor. Milli gelirin 3. çeyrek rakamları yayınlandığında özel sektör ağırlıklı tüketim yatırım harcamaları hızla düşerken ya da durağan hale gelirken kamunun inisiyatif kullandığı alanlarda ciddi artışlar olmuştur. İşte konut yatırımları yüzde 22, altyapı yatırımları yüzde 22, devletin mal ve hizmet alımları da yüzde 18'lik bir oranda artış göstermiştir.

Dolayısıyla milli gelirin 3. çeyrekte hızla düşmemesinin muhtemel bir nedeni de buradaki paketlerden kaynaklanıyor.”

“Bu olumlu etkiyi görünce ikinci paketi de devreye soktuklarını” belirten Ekren, “4. paketi de bir aksilik olmazsa muhtemelen seçim öncesinde çıkartacaklarını” söyledi.

4. PAKETİN İÇERİĞİ

“Otomotivde sıkıntıyı giderecek önlemler de 4. pakete dahil olabilir mi?” sorusu üzerine Ekren, 2006, 2007, 2008 ve 2009 dönemlerine bakıldığında, bütçenin genişletici ve teşvik edici olup olmadığını anlamak için bazı göstergelere bakmak gerektiğini kaydetti.

Faiz dışı fazlayı hızla düşürdüklerini belirten Ekren, şöyle devam etti:

“Bunun anlamı şu: artık bundan sonra bütçe geçici olarak genişletici ve teşvik edici bir özellik taşıyor. Son pakette üzerinde durduğumuz konu şu olacak, 1. 2. ve 3. paketlerde ekonominin değişik sektörlerine, değişik gruplarına, değişik bölgelerine yönelik inisiyatifler kullanmıştık. Son çıkan veriler ışığında ortaya çıkan tablonun tamamlanabilmesi için gerekli inisiyatifler nelerdir, bunlara bakacağız. Bunlardan bir tanesi Türkiye'nin ana sorunu şu anda dış talep ve dış fondaki daralmadır. Dolayısıyla burada birinci inisiyatifi Eximbank'a kullanmak makuldür.

İkincisi Türkiye'nin dış talep ve dış fon sorunu altında yani dışarıdan daha kolay fon elde edemiyorsak, bu küresel krizden kaynaklanıyorsa, bunun içeriye yansımasının doğal sonucu içerdeki taleple içerdeki fonlar konusunda da sıkıntı çekilmemesi gerekir. Talebi artırmak için de aynı 2004 yılında, ekonominin hızla büyüdüğü dönemde toplam talebi kontrol etmek için almış olduğumuz tedbirlerin şimdi tam tersini alabiliriz. Dolayısıyla bunlar sonuçta birtakım vergi düzenlemelerini de mali disiplini, bütçe dengesini geçici olarak etkileyecek. Fakat uzun vadede bozmayacak şekilde bir inisiyatif kullanmak demektir. Bunu zaten düşünüyoruz.”

Belli kritik sektörlerde iç ve dış talepteki sıkıntıdan dolayı stoklar oluştuğunu, bu stokların geçici olarak bir düzenlemeyle çözülebilme ihtimalini gördüklerinde bunu da devreye sokacaklarını belirten Ekren, “Son olarak üzerinde düşünülmesi gereken, kredi mekanizmasının sağlıklı çalışabilmesi için bankacılık sektörünün mali yapısının, kredi kaynaklarının sağlamlığı yanında özel sektörün de sorunlarını dikkate alıp bu ikisinin dengesini bozmayacak ama kredi alışverişini sağlayacak bir düzenleme gerekiyor. Bunun adımını atmamız gerekiyor. Dolayısıyla son paketin ya da 4. veya 5. paketin ana içeriği bu olacak” dedi.

IMF İLE İLİŞKİLER

Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşmanın ne zaman olacağı sorusu üzerine Ekren, IMF ile olan ilişkilerin seçimle bir bağlantısı olmadığını söyledi. Ekren, müzakere edilen belli konuların toplumla paylaşıldığını, o çerçevede içinde makul bir noktaya gelineceğini ve ne zaman biterse açıklanacağını olacağını söyledi.

DOLARDAKİ YÜKSELİŞ

Dolarda yükselişte iç nedenlerin sorulması üzerine Ekren, Türkiye finans piyasalarının son derece likit piyasalar olduğunu, bunun piyasaya girişin de çıkışın da çok kolay olduğu anlamına geldiğini söyledi. Liberal bir piyasa olması nedeniyle bunun işleyiş mekanizmasının doğal bir sonucu olduğunu dile getiren Ekren, “Kurun yükselmesinin küresel gelişmelerle ilgili kısmı biliniyor. İçerde ortaya çıkan sonuç ise şu; yabancıların kendi ülkelerindeki, kendi kurumlarındaki likidite sorununu çözmek için likit piyasadan çıkma arzuları son derece normal. Dolayısıyla Türkiye'den çıkışların dolar talebini artırdığı için böyle yükseliş normal bir yükseliş diye bakmak lazım” dedi.

Ekren, “Şubat ayında iç pazarın yüzde 40 oranında daralması” konusunda ise “biriken stokların eritilmesi konusundaki inisiyatifimizin doğru olacağını gösteren bir gösterge” yorumunda bulundu.

Etiketler: , , , , , , ,

10 Mart 2009 Salı

Kriz Erdemir’i vurdu: 250 işçi çıkarılacak

Ersin ERCAN- Sertan AYDEMİR/EREĞLİ(Zonguldak), (DHA)

Küresel ekonomik kriz, Türkiye’nin demir çelik devi Erdemir’i de vurdu.

Ereğli Demir Çelik Fabrikaları (Erdemir) Genel Müdürü Oğuz Özgen, 1 aylık üretimlerinin 400 bin ton olduğunu, ancak 2008’in Ekim ayında 177 bin, Kasım ayında ise 110 bin ton sipariş aldıklarını, sipariş ve talepte yüzde 75 oranında bir azalma yaşadıklarını söyledi. Mart ayında ellerinde 396 bin ton sipariş bulunduğuna dikkat çeken Özgen, ”İlave sipariş toplayamazsak 1 ay sonra fabrikada hatlar duracak“ dedi. Türkiye’de çelik tüketiminin dibe vurduğunu söyleyen Özgen, yaşadıkları bu kriz nedeniyle fabrikada çalışan 200- 250 kişiyi de, gönüllü ayrılma teşvik programı kapsamında işten çıkaracaklarını açıkladı.


Erdemir Genel Müdürü Oğuz Özgen, Genel Müdür Yardımcıları Samim Şaylan, Günhan Beşe, Esat Günday, İsmail Hakkı Gürol ve Kurumsal İletişim Danışmanı Asaf Ardek ile birlikte Erdemir Sosyal Tesisleri’nde basın toplantısı düzenledi. 2008 yılının başında, bu yılın gerçekten ağır ve zor geçeceğini bildiklerini ve bütün planlarını da buna göre yaptıklarını belirten Özgen, dünya demir çelik piyasasında Ağustos ayında genellikle durgunlukyaşandığını, fabrikaların bakıma alındığını, yıllık izinlerin bu ay kullanıldığını vugulayarak şöyle konuştu:


“Bu ayda bir gevşeme her zaman bizim tecrübelerimiz dahilindedir. Türkiye’de ise geçen yıl Ağustos ayından hemen sonra Ramazan ayı vardı. 10 gün Ramazan Bayramı, daha sonra yine 10 gün Kurban Bayramı, dolayısıyla Eylül sonrası uzunca bir süreyi iş günü kaybı olarak geçirdik. Dolayısıyla biz de planlarımızı, demir çelikte bir yumuşama olabileceği düşüncesiyle yapmıştık. Tabi, Ağustos ayının sonlarına doğru bir çok insanın hissetmekle birlikte, bu kadar keskin olacağını göremediği bir küresel kredi krizi patlak verdi. Demir çelikteki yumuşamayla birleşince bu küresel kredi krizi, bütün dünya ve Avrupa ülkeleri ile Türkiye’yi allak bullak eden yeni bir durumla karşı karşıya kaldık. Bu ekonomik yapı birden bire sanayi ve reel sektörü etkiledi” dedi.


‘FİYAT 1100 DOLARDAN 400 DOLARA DÜŞTÜ’


Erdemir’in 1965’tan beri üretime devam eden son derece modern ve deneyimli bir şirket olduğuna dikkat çeken Özgen, bu süre içindeki tüm krizleri yaşadığını hatırlattı. Mayıs 1995 yılında 475 dolar olan sıcak rulo fiyatlarının, Şubat 1996’da 256 dolar, Nisan 1997’de 345 dolar olduğunu, Aralık 1998’de ise 185 dolara düştüğünü kaydeden Özgen, 2003 yılından sonra genel olarak bir yükselme trendine giren rulo fiyatlarının, Temmuz 2008’de bin 100 dolarla zirve yaptığını, Ekim 2008’de ise 475 dolara gerilediğini söyledi.

Geçen Ağustos ayının sonlarında patlak veren krizin, daha önce yaşanan 4- 5 krizden farkını da anlatan Özgen şunları söyledi:
“Mayıs 1995 ve Şubat 1996 arasında rulo fiyatlarındaki gerileme 9 aylık bir süreye yayılmış. Bu da tedbir alma kolaylığı getirir tabi. Bu yıl ise Temmuz 2008 ve Ekim 2008 arasında sadece 2 ay gibi bir süre var. Daha önceki krizlerde 1 yıla kadar yayılan süre, bu krizde 2 aya yayılmış. Diğer krizlerde yüzde 50 oranında bir düşüş varken, bu krizde aynen uçakların serbest düşüş yapması gibi bin 100 dolardan 475 dolarlara gevşemiş. Bu da yüzde 75’lere tekabül eder. Ve şu anda da malesef 400 dolar bandını kırmış durumda. Şimdi bu vahim bir tablo. Bunu sadece demir çelik krizi olarak görmemek lazım. Bundan önceki krizleri ihracatla aştık. Çünkü bunlar Türkiye’nin iç dinamiklerinden oluşan krizlerdi. Fakat bu krizin sadece Türkiye dinamiklerinden oluştuğunu söylemek adeta imkansız. Çünkü bütün dünya ile birlikte biz bunu yaşadık.”


‘1 AY SONRA HATLAR DURACAK’


Erdemir’in geçen Ağustos ayından itibaren bu krizin bilincinde olduğunu ve elektrik tasarrufundan, kağıt tasarrufuna, maliyetlerin azaltılmasına kadar çok yoğun tedbirler aldığını açıklayan Özgen, şöyle devam etti:
“Sektörde malı satmak zorundasınız. Satamazsanız gelir elde edemezsiniz. Gelir elde edemezseniz, nakit yaratamazsınız ve yaşama şansınız olmaz. Erdemir’in 1 aylık üretimi 400 bin tondur. 2008 yılını da 400 bin ton satışlarla geçtik. Temmuz ayında 400 bin ton satış yaptık 1 ayda. Fakat Ekim ayında 177 bin ton sipariş gelmiş. Kasım ayında 110 bin ton sipariş gelmiş. Bu ne demek? Yani yüzde 75 oranında sipariş ve talepte azalma yaşanmış. Aralık ayında 238 bin ton. Yine normal alıştığımız oranların çok altında. Ocak’ta biraz canlanma var, 345 bin ton. Bizim aldığımız tedbirlerle de Şubat’ta zirve yapmışız 473 bin ton. Bu da neredeyse bizim 1 aylık ürettiğimiz ve sevkiyatımıza eşittir. Mart ayında da 396 bin ton. Yani elimizde 1 aylık sipariş var. İlave sipariş toplayamazsak 1 ay sonra fabrikada hatlar duracak demektir.”


4 YILLIK KAZANIMLAR 3 AYDA ERİDİ


2008’in 2’inci çeyreğinde 1 milyon 197 bin ton sevkiyat satışı yaptıklarını, 3’üncü çeyrekte bu rakamın 979 bin tona, 4’üncü çeyrekte ise 621 bin tona düştüğünü anlatan Özgen, bunun da her ay ancak 200 bin tonluk satış yaptıkları anlamına geldiğini söyledi. Sipariş olmazsa üretim yapamayacaklarını, üretim olmazsa da satamayacaklarını belirten Özgen, Ocak ve Şubat ayında da 2008’in son çeyreğinden farklı bir durumda olmadıklarını, ayda ortalama 200 bin ton seviyesinde devam ettiklerini vurguladı.


Özelleştirme sonrasında, yani 2006 yılından bu yana her alanda iş yapış biçimlerini değiştirdiklerini, ilkeli politikalar geliştirip uyguladıklarını, satış konusunda da bazı iyileştirmelere gittiklerini aktaran Özgen, “Güneydeki fabrikamızda bir haddahane daha devreye girdi. Dolayısıyla grubumuzun 4 tane haddahanesi var. Ama son 4 yılda edinilen tüm sanayi kazanımları, son 3 ayda erimiş ve kaybolmuştur” dedi.


BIÇAK KEMİĞE DAYANDI


Hiç bir yöneticinin, patronun işçi çıkarmak istmeyeceğini, ancak Türkiye’deki bütün otomobil fabrikalarının çeşitli uygulamalar içine girdiklerini, kendilerinin de çok çeşitli tedbirler aldıklarını belirten Özgen şöyle konuştu:
“Fakat bıçak kemiğe dayanmış durumda. Şu anda krizin tam göbeğindeyiz. Bu yüzden Erdemir olarak gönüllü ayrılma teşvik programını uygulamaya koyuyoruz. En son 2005’te bu uygulama yapıldı. Şimdi o dönemden kalan arkadaşlar var. Emekliliğini hak eden arkadaşlar var. Çeşitli nedenlerden dolayı ayrılmak isteyen arkadaşlarımızın da olabileceğini düşünüyoruz. Bu uygulamayla 200- 250 arkadaşımızla yollarımızı ayıracağız. Onları bir teşviktir bu. Bunu sadece Erdemir de uygulanmıyor. Bu uygulama, 2006’dan beri sürdürdüğümüz personel ve insan kaynakları politikamızın bir parçasıdır.”


‘YERLİ KÖMÜR KULLANACAĞIZ’


Yılda 1 milyon 600 bin ton kömür kullandıklarını belirten Özgen, krizden çıkmak için kendi öz kaynaklarına yöneleceklerini belirterek açıklamasını şöyle tamamladı:
“Biz yurt dışından 2 milyon ton kömür ve cevher almak için anlaşma yapmıştık. Ama bu kriz nedeniyle iptal ettik. Kendi kaynaklarımızı çok iyi kullanmamız lazım. Güney fabrikamızda tamamen yerli cevherlerle üretim yapabilme imkanı var. Ereğli Demir Çelik’te de avantajımız var. Çünkü kömür havzasının içindeyiz. 1980 ve 1990’lı yıllarda Zonguldak’tan aldığımız kömür miktarı 750- 800 bin tondu. 2006’nın başında bu rakam 25 bin tona kadar düşmüş. Geçen yıl yeniden 200 bin tona çıkardık. Bu sene de 300 bin tonu geçeceğiz. Kurtuluş buralarda. Kendi kaynaklarımızı iyi kullanıp, maliyetleri düşüreceğiz.”

Etiketler: , , , , , , ,

Bakan Mehmet Şimşek`ten pembe tablo

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, küresel krize ve kurdakiyükselmeye rağmen Türkiye'de faiz ve enflasyonun düştüğünü belirterek, Aslında bu, temellerin sağlam olduğunu gösteriyor. Türkiye, gerek bankacılık sisteminin sağlamlığı, gerekse hane halkı borcunun düşük olması nedeniyle bu krizden çok hızlı bir şekilde çıkacak dedi.

Bakan Şimşek, Show TV'de Ali Kırca'nın sunduğu ana haber bültenine Gaziantep'ten katılarak, Türkiye ekonomisine ilişkin soruları yanıtladı.

Şimşek, dolardaki yükseliş ve Türk lirasındaki değer kaybına ilişkin soru üzerine, Bu fırtına sadece Türkiye'de kopmuyor, birçok gelişmiş ülkenin para birimi, Türk Lirası'ndan daha çok yüksek oranda değer kaybetti diye konuştu.

Polonya, Macaristan, Güney Kore para birimleri daha fazla değer kaybettiğini vurgulayan Şimşek, bunun sadece Türkiye'ye özgü bir dalga olmadığını, dünyanın son yüzyılın en büyük krizini yaşadığını, bunun Türkiye'ye de birtakım yansımaları olduğunu kaydetti.

IMF anlaşması

IMF ile anlaşma konusunda geç kalındığına yönelik eleştiriler olduğu hatırlatılarak, Anlaşma imzalansaydı bugün yaşanan sorunlar bu ölçüde olur muydu? şeklinde yöneltilen soru üzerine Şimşek, Bugün Macaristan'da IMF programı yok mu? Macaristan'daki borsa, Türkiye'den çok daha fazla düştü, Macar parası bizden daha fazla değer kaybetti. Bugün Ukrayna'da IMF programı yok mu? Oradaki sanayi üretimindeki daralma, ihracattaki daralma, para birimindeki değer kaybı, Türkiye'den çok mu farklı? Latvia'da, Kırgızistan'da, İzlanda'da çok mu farklı? Bir çok ülkede IMF programı var dedi.

Bakan Şimşek, Önümüzdeki kısa dönemde IMF ile anlaşmaya varılması zor mu görülüyor? şeklindeki soruyu yanıtlarken de Hayır. Eğer üzerinde tartıştığımız bir iki konuda uzlaşma sağlayabilirsek, çok da zor olmayacak. Çünkü, Türkiye, IMF programlarını çok başarılı bir şekilde uyguladı ve gerçekten de Türkiye'deki durum bir başarı hikayesi. Ama böylesine zor bir ortamda Türkiye'ye yarardan çok zarar getirecek bazı unsurları içeren bir programı biz kabullenmedik şeklinde konuştu.

Sanayi üretiminin ocak ayında çok hızlı şekilde düştüğünü belirten Şimşek, detaylara bakmak gerektiğini ifade etti.

Ocakta otomotiv üretiminin yüzde 60, radyo-televizyon üretiminin yüzde 55 düştüğüne dikkati çeken Şimşek, Bu neyi ifade ediyor? İhracattaki daralmayı ifade ediyor. İhracattaki daralma Türkiye'deki iç dinamiklerle ilgili değil ki. Tamamen Batı Avrupa ve genel olarak Avrupa'daki talep daralmasına dayanıyor. Türkiye'deki durum aslında görecelik olarak çok iyi dedi.

Küresel krize ve kurdaki yükselmeye rağmen Türkiye'de faizlerin, enflasyonun düştüğüne işaret eden Bakan Şimşek, Aslında bu temellerin sağlam olduğunu gösteriyor. Türkiye, gerek bankacılık sisteminin sağlamlığı, gerekse hane halkı borcunun düşük olması nedeniyle bu krizden çok hızlı bir şekilde çıkacak. Bu kriz, Türkiye'nin krizi değil, bu kriz küresel bir kriz. Türkiye de dünya ekonomisine entegre olduğu için bizi de etkiliyor. Bu da son derece doğaldır. Sanayi üretimi Tayvan'da yüzde 32 düştü, Japonya'da yüzde 20 düştü diye konuştu.

Küresel kriz

Bakan Şimşek, küresel krizin Türkiye'yi teğet geçip geçmediği yönündeki soru üzerine de Bizim gibi, Sayın Başbakan gibi sorumluluk makamında olan insanlar ateşe benzin dökmezler. Dünyada olup bitenlerin Türkiye'ye yansımalarından farkındayız. Şunu söyledik; 'Türkiye'nin makroekonomik temelleri sağlam. Dış ticaret kanalıyla etkileneceğiz ama göreceli olarak dayanıklı olacağız' dedik. Nitekim öyle. Bugün Türkiye'de eğer bir banka batmadıysa, vatandaşa yük oluşturmadıysa, bu başlı başına bir başarıdır. Bunu da kabullenmek lazım cevabını verdi.

Şimşek, Çünkü, şu anda birçok ülkede bankalar batıyor ve vatandaşa yük çıkıyor. Bugün gerek Türk borsası, gerek lira, gerek sanayideki üretim, gerek ihracattaki azalma, en en kötü ülkelerden çok, çok daha iyi. Bazı ülkeler bizden daha iyi. Ama şunu da kabullenmek lazım, Türkiye son yıllarda dünya ekonomisinden giderek artan oranda pay aldı. İhracat 36 milyar dolardan 132 milyar dolara çıktı. Tabii şu anda dünya daraldığı için bize etkisi de ciddi olabiliyor. Ama buradaki etki iki, üç kanaldan oluyor. Kötümserlik bulaşıcıdır, o kanal da etkiliyor. Bir de dış ticaret ve dış finansman kanalıyla etkiliyor diye konuştu.

Türkiye'nin çok güçlü yönleri olduğunu belirten Şimşek, Ben şuna inanıyorum; Bu küresel piyasalardaki normalleşme başlar başlamaz Türkiye çok hızlı bir şekilde bu süreçten çıkacaktır dedi.

Bakan Şimşek, şu anda sanayi üretiminin daralmasının arkasında stokların çok hızlı şekilde erimesinin bulunduğunu, bunun da sonsuza kadar devam edemeyeceğini kaydetti...

Etiketler: , , , , , , ,

9 Mart 2009 Pazartesi

Sanayi üretiminde rekor düşüş!!!

Türkiye'nin sanayi üretimi Ocak ayında, 2008 yılının aynı ayına kıyasla yüzde 21,3 oranında azaldı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2009 Ocak Ayı Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarını açıkladı.

Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2009 yılı Ocak ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre Madencilik ve Taşocakçılığı sektörü endeksinde yüzde 3,8, İmalat Sanayi sektörü endeksinde yüzde 24,2, Elektrik, Gaz ve Su sektörü endeksinde yüzde 6 azalış gözlendi.

Etiketler: , , , , , ,

5 Mart 2009 Perşembe

Piyasalar geçici umut buldu

Günlerdir kan kaybeden piyasalar Çin'in 600 milyar dolarlık teşvik paketini genişleteceği umuduyla dün yükselişe geçti. Ama bu olumlu hava geçici olabilir.

İki haftadır Doğu Avrupa kabusu ile çakılan küresel piyasalar adeta umut arayışına girdi. İki haneli yüzdelerde büyürken en büyük ticari ortaklarının resesyona girmesi ile ihracat merkezli ekonomisinde sert kayıplar gören Çin'in dün Asya bölgesine el verecek yeni ekonomik planlar üzerinde çalıştığı haberleri, piyasalara moral verdi.

Kasım ayında açıklanan 600 milyar dolara varan mali teşvik paketinin altyapı ve üretim alanlarına ayrılan bölümünün artırılacağını belirten Pekin'in paketin boyutunu büyütmesi de gündemde. Çin hükümeti tarafından yapılan açıklamada gelişmekte olan ülkelere yapılan yatırımların azalmayacağı belirtildi. Bu açıklama küresel ekonominin motoru olan ABD ve Avrupa'nın köşeye sıkıştığı bir dönemde Çin'in ekonominin çarklarını yağlayacağı yönünde algılanınca piyasalar Asya merkezli bir toparlanma yaşadı.

Çin'in ekonomiyi canlandırma planlarının genişleyeceği beklentisi ile Çin borsası yüzde 6'nın üzerinde bir çıkışla son 4 ay içindeki en hızlı yükselişini görürken, salı günü son 25 yılın dibini gören Japon Nikkei 100 endeksi yüzde 0,85, Singapur'un Straits Times endeksi yüzde 1,04, Hong Kong'un Hang Seng endeksi ise yüzde 2,47 yükseldi.

En büyük ticari ortaklarından biri olan ve ekonomisindeki yavaşlama ile birlikte donan talep yüzünden ihracat kaleminde gözle görülür bir boşlukla karşılaşan Avrupa'da ise piyasalar yüzde 1'in üzerinde açıldı. İngiliz FTSE 100 endeksi yüzde 1,49, Alman DAX endeksi yüzde 2,55, Fransız CAC 40 endeksi yüzde 1,89 çıkış yaşadı. ABD de Dow Jones endeksi yüzde ..., Nasdaq ise yüzde ... yükseldi.

Çıkışlar kısa süreli

Ancak uzmanlara göre Çin'in harcama paketini büyütmesi ya da piyasayı destekleyici yeni hamlelerde bulunması tüm dünyadan kötü ekonomik verilerin geldiği bir dönemde küresel piyasalarda ancak kısa süreli çıkışlar yaratabilir. Nitekim ABD'de ekonomik büyüme 2008'in son çeyreğinde yüzde 6,8 çakılırken, Euro Bölgesi de yüzde 6 daraldı. Doğu Avrupa ekonomileri arasında Ukrayna gibi iflas zilleri çalanlar var. Ayrıca dünya çapında bankacılık ve finans sektörüne ilişkin kaygılar da artıyor. Sigorta devi AIG'nin ABD tarihinin en büyük şirket zararını yazmasının ardından devletten 30 milyar dolar daha yardım alarak ikinci kez kurtarılması piyasaların psikolojisini zaten bozmuştu. Doğu Avrupa'ya verdiği milyarlarca dolar kredinin geri ödemesi konusunda endişeye düşen Batı Avrupalı bankalar da risk tablosunda bulunuyor...

Etiketler: , , , , , , ,

4 Mart 2009 Çarşamba

Hisse Senetleri Teknik Yorum ve Analiz

Global piyasalarda güven sağlanamaması olumsuz algılamaları devam ettiriyor.

İ.M.K.B günü 52 puan yükselerek,%0.22 kazançla 23751 puandan kapandı.İşlem hacmi 782.7 milyon tr. olarak gerçekleşti.İşlem hacminde gene bir önceki günde olduğu gibi daralmayla beraber , günboyu Avrupa piyasalarındaki dalgalanmaya karşın 23,485 ile 23,774 noktaları arasında oldukça sıkışık bir seyir vardı.Dow Jones ise dünkü çöküşünden sonra kapanış itibariyle yukarı yönlü bir tepki veremeden 6,726 seviyesinde 37 puanlık yani %0.55 düşüşle kapandı.Ekonomik verilerin giderek olumsuz devam etmesi ve piyasalara olan güvenin sağlanamaması özellikle finansal sektörde A.B.D için bu kriz sürecinin daha devam edebileceğini gözardı etmememize yolaçıyor.Bugün beklenen datalar ise şunlardır.Almanya PMI Hizmet Endeksi (Şub),Euro bölgesi PMI Hizmet Endeksi (Şub),İngiltere PMI Hizmet Endeksi (Şub),A.B.D İşten Çıkarmalar (Şub),A.B.D ADP İstihdam Değişimi (Şub) ,A.B.D ISM İmalat Dışı Endeks (Şub).Teknik olarak destekler 23,500-22,800 iken dirençler ise 24,600 ve 25,400 seviyeleridir.

Etiketler: , , , , , , ,