Hisse Senetleri ve Hisse Yorumları

18 Şubat 2009 Çarşamba

Dolar güne nasıl başladı?

İstanbul serbest piyasada dolar 1,6930 TL, avro 2,1350 TL'den haftaya başladı.

Kapalıçarşı'da 1,6880 TL'den alınan dolar 1,6930 TL'den satılıyor. 2,1270 TL'den alınan avronun satış fiyatı ise 2,1350 TL olarak belirlendi.

Serbest piyasada dünkü kapanışta doların satış fiyatı 1,6850 TL, avronun satış fiyatı ise 2,1230 TL olmuştu.

Etiketler: , , , , ,

Kur spekülasyonu arka planda

Son bir haftada Güney Afrika'da başlayan ve ardından Güney Kore ve Doğu Avrupa ülkelerini de içerisine alan kur spekülasyonu sonrasında söz konusu ülke para birimlerinde yıllık değer kayıplarının oldukça dikkat çekici noktalara ulaştığını görüyoruz. Güney Kore Wonu %16, Rus Rublesi %23, Polonya Zlotysi %30, Macar Forinti %27değer kaybederken, Türk Lirası'nın %10 değer kaybettiği görülüyor.

Özgür YURTDAŞSEVEN / MERKEZ MENKUL

Dün Avrupa kaynaklı gelişmelerin yükselttiği dolar talebinin yeni güne başlarken, düne göre bir miktar baskısının azaldığını gözlemliyoruz. Dün 87.7 seviyelerinin test edildiği Dolar Endeksi'nde yeni günde işlemlerin 87.5 seviyesinde gerçekleştiği görülüyor. Gün içerisinde mevcut seviyelerden yeniden 87.7 seviyelerine yönelinmesi baskıların yeniden yükselmesine neden olabilir. Ancak öngörümüz birkaç işlem günü içerisinde söz konusu endekste yukarı yönlü baskıların zayıflaması, sonrasında geri çekilmenin yaşanması ve bu tablonun da önümüzdeki haftadan itibaren hisse ve emtia marketlerinde (altın hariç) risk alma iştahının sınırlı olarak yükselişine zemin alması.

ABD tarafında endeksler Kasım ayı dibine yaklaşırken, piyasaların umudu bugün Başkan Obama ve Hazine Bakanı Geithner'ın TSİ 19:15'te açıklayacakları konut kredisi kullanıcılarına yönelik plandan konut sektöründe rahatlama sağlayabilecek açıklamaların gelmesi. Bu paralelde vadeli endeksler mevcut tabloda Wall Street endekslerinin kritik seviyelerden tepki verebileceğine işaret ediyor.

Yeni gün işlemlerinde dolar talebindeki zayıflama ve Doğu Avrupa kaynaklı kur spekülasyonunun geri planda kalması yurtiçi piyasada baskıların azaldığı bir güne başlangıç yapılmasını sağlayabilir. Yatay bir açılış olmasını beklediğimiz İMKB'de günlük destek 23.700, 23.200; dirençler 24.200, 24.500. Dolar talebi ve vadeli ABD işlemlerinin destek ve dirençlere yönelimde etkin rol oynamasını bekliyoruz...

Etiketler: , , , ,

Piyasa Yorumu

ABD ve Avrupa borsalarındaki değer kayıplarının dün IMKB'ye yansıtılmış olması, Uzakdoğu'nun ise daha olumlu tepki vermesinin yanı sıra vadeli borsaların karışık olması ve döviz kurlarının da güne gevşek başlaması nedeniyle IMKB'nin 24.000 civarından (+0.38%) açılmasını bekliyoruz.

Obama yönetiminin çıkarttığı 787 milyar dolarlık ekonomiyi canlandırma paketinin artan resesyonunu önleyemeyeceğine yönelik endişeler, New York Empire State imalat endeksinin beklentilerden kötü gelmesi, otomotiv üreticilerinin iflas etmemek için ek kaynak ihtiyacına yönelik yaptığı görüşmeler, American Express'in kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin arttığını açıklaması, derinleşen resesyonun emtia fiyatlarını düşürmesine bağlı olarak enerji hisselerine satış getirmesi gibi gelişmeler dün ABD borsalarının %4 civarında değer kaybetmesine neden oldu. Yurtiçinde ise, özellikle doğu Avrupa ülkelerinin AB - IMF tarafından finansal açıdan desteklenmesi gerektiği ve bazı ülkelerin notlarının düşürülebileceği sıkıntılarının yanı sıra Avrupa - ABD borsalarındaki değer kayıpları etkili oldu. Global çapta krize karşı atılan adımların yatırımcılar ve uzmanları pozitif bakış açısına yöneltmediği sürece borsalarda aşağı yönlü trend devam edecek gibi görünüyor. Yapılan her uygulamaya şüphe ve karamsarlıkla yaklaşılması psikolojinin düzelmediğini de gösteriyor. Bu nedenle yurtdışında dip oluşumunun tamamlandığını henüz söyleyemiyoruz. Bugün yurtdışı piyasalarda, ekonomik veriler (konut başlangıçları, sanayi üretimi, KKO gibi) ile ABD Başkanı Obama'nın konut sektörüne yönelik açıklaması muhtemel paketi izleyeceğiz. Önümüzdeki haftalarda ABD ekonomisine yönelik olumlu haber akışı oluşmazsa Dow Jones'da 7.000, IMKB-100 endeksinde ise 21.000 seviyesinin kırılmasını konuşuyor olacağız. Tekrardan artan stres nedeniyle ilerleyen günlerde volatilitenin yükseleceği göz önünde bulundurularak mevcut portföylerin diğer yatırım araçları ile korunmasını tavsiye ediyoruz. Destekler: 23.500 - 22.800, dirençler 24.000 - 24.300 - 24.800...

Etiketler: , , , ,

Hazine, 11 liranın peşine düştü

Hazine, Ziraat Bankası'nda unuttuğu 11 liranın peşine düştü.

AA

Hazine Müsteşarlığından edinilen bilgiye göre, Hazine'nin Ziraat Bankası'nın Yenişehir Şubesindeki hesabının 1979 yılında Ticaret Bakanlığı Levazım ve İdare İşler Müdürlüğü döneminde açıldığı öğrenildi.

1983 yılında Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının kurulmasından sonra söz konusu hesabın ilgili müsteşarlık tarafından da kullanıldığı, daha sonraki yıllarda aktif olmadığı belirtildi.

1998 yılından bu yana hiç kullanılmayan hesapta 11 lira bulunduğu ifade edilirken Hazine Müsteşarlığı, Ziraat Bankası'nın Yenişehir şubesinde unutulan 11 liranın kendi hesabına geçilmesi konusunda çalışmalar başlattı.

Etiketler: , , ,

Kronik işsizlikte yüzde 15 tehlikesi

Türkiye'de 2001 krizinden sonra ciddi büyüme hızıyakalanmasına rağmen işsizlik sorunu bir türlü çözemiyor.

Şebnem Turhan / REFERANS

2001'e yüzde 5,5 işsizlik oranı ile girilirken yedi yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 7 olmasına rağmen, işsizlik oranı yüzde 9-11 bandında kronik bir seyir izledi.

Şimdi asıl tehlike henüz 2001'in stok işsizliği eritilememişken yeni krizle bu kronik düzeyin yüzde 15'ler bandına çıkması.

Uzmanlar, yüzde 4,5'in altındaki büyümenin bu riski ortadan kaldırmayacağı görüşünde. İstihdama yönelik özel tedbir alınmazsa Türkiye uzun yıllar taşıyacağı bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalabilir.

Yüksek büyüme oranı fren görevi gördü

2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri Türkiye'de 1 milyon kişinin işsiz kalmasına yol açtı. 2000 Kasım krizi öncesinde işsizlik oranı yüzde 5,5, işsiz sayısı 1 milyon 335 bin seviyelerindeydi. Ancak ard arda gelen iki krizin etkisiyle 2002 yılına girildiğinde işsiz sayısı 2 milyon 531 bin kişiye, işsizlik oranı da yüzde 11,5'e yükseldi.

2002 yılından sonra yakalanan yüksek büyüme oranları bu kronik işsizliği çözemedi. Yedi yılda yakalanan ortalama yüzde 7 büyüme oranı, nüfus artışıyla işgücüne hızlı katılımlar ve tarımdaki çözülmenin yol açtığı yeni işsizler ordusunun işsizlik oranını daha da sıçratmasına karşı ancak fren görevi görebildi.

Özellikle imalat sanayinde 2002 yılından sonra artan büyüme oranları istihdam artışını da getirdi.

İmalat sanayi 2003'te yüzde 8,4, 2004'te yüzde 11,9, 2005'te yüzde 8,2, 2006'da yüzde 8,4 büyüdü. 2007'de ise büyüme hızı bir miktar yavaşladı ve yüzde 5,6'ya geriledi. 2008 yılında ilk 9 aylık rakamlara göre imalat sanayindeki büyüme hızı ancak yüzde 3,2 oldu ve üçüncü çeyrekte yüzde 1,1 küçülme yaşandı.

Büyümede 2008'in son çeyreği ve 2009 rakamları için de kötümser beklentiler ağırlıkta. Ekonomide son çeyrekte yüzde 5-6 arasında, 2009'da ise yüzde 1-2 küçülme öngörülüyor. Büyümedeki bu olumsuz tablo hızlı bir artış trendine giren işsizlik oranı için de işleri kolaylaştırmayacak.

Ekonomide küçülme sürdükçe işsizlik oranı daha da artacak ki ekonomistler küresel krizin etkisiyle 1 milyon yeni işsiz ortaya çıkacağını öngörüyor. Tüm bu göstergeler işsizliğin yeni dönemde yüzde 12 ile 15 arasına demirleyeceğine işaret ediyor.

Krizde işsiz sayısı 3.5 milyonu bulacak

Ekonomist Mustafa Sönmez'e göre büyük kriz öncesinde, aralarında Türkiye'nin de olduğu ülkelerde merkez ülkelere dönük ihracat dibe doğru yarışla, yani ücretliden en yüksek verimi sağlamaya dönük yapılıyordu. Bu verim artışı, teknolojik gelişmelerden çok, daha az işçiyle daha çok çıktıyı sağlamayı amaçlıyordu ve ekonomideki büyüme yıllık yüzde 10'ları bulurken istihdam artışı yüzde 1-2'lerde kalıyordu. Sönmez ILO'nun buna vulnerable employment, istihdamsız büyüme adını verdiğini hatırlattı.

Sönmez Türkiye'nin de bu hastalıktan muzdarip olduğuna dikkat çekerek işsizliğin de yüzde 10'larda kemikleştiğini ve büyümeye rağmen istihdamın yeterince artmadığına işaret etti. Şimdi büyük kriz ile birlikte, likidite bolluğu dönemine ait büyüme de yaşanmayacağını söyleyen Sönmez'e göre bu kemikleşen işsizliğin üstüne yeni bir işsizlik dalgasının eklenmesi anlamına geliyor. Türkiye 2009'da IMF öngörüsüne göre yüzde 1,5 küçülmeyle kalsa bile, resmi işsiz sayısı 2009 sonunda 3.5 milyona kadar çıkacak ve yıl sonuna işsizlik oranı yüzde 15'i bulacak.

İstihdam için en az yüzde 4,5 büyüme şart

Ekspresinvest Başekonomisti Güldem Atabay ise 2001 krizinin ardından artan nüfusun yanı sıra tarım sektöründen hızlı bir kayış yaşandığını dile getirerek imalat sanayinde yaşanan yüksek büyümenin istihdam imkanlarıyla işsizlikte patlama yaşanmasını engellediğini söyledi. Atabay böylece yüzde 9'lar civarında sabit bir seviye yakalandığını dile getirerek şöyle devam etti:

''Bugün işgücüne katılım hızı, tarımdaki kanama devam ediyor. Ama büyümenin motoru imaattaki büyüme eksiye döndüğü için bu talebi karşılayamıyor.''

Atabay IMF'nin 2009'da yüzde 0 ile -2 arasında bir büyüme beklediğini hatırlatarak Yaptığım hesaba göre büyüme yüzde 4,5'in altına düştüğü zaman istihdam talebi karşılanamıyor. Bu yıl eksi büyüme bekleniyor ve bence 2010'da da büyümede patlama yaşanmayacak. Bu da işsizlik oranının çift haneli rakamlara oturacağını gösteriyor. Yüzde 10'da tutmak beceri olur ama bence yüzde 12'ler civarında olacak dedi.

Oyak Yatırım Ekonomisti Gülay Elif Girgin ise işsizliğin çift haneden dönmesinin mümkün olmadığını, yavaş yavaş beklenirken birden yüzde 13-14'lere gelmesinin moralleri çok bozduğunu söyledi. Girgin'e göre artış devam edecek ancak buna karşılık hiç bir önlem de alınmıyor

Etiketler: , , , , , ,

Kronik işsizlikte yüzde 15 tehlikesi

Türkiye'de 2001 krizinden sonra ciddi büyüme hızıyakalanmasına rağmen işsizlik sorunu bir türlü çözemiyor.

Şebnem Turhan / REFERANS

2001'e yüzde 5,5 işsizlik oranı ile girilirken yedi yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 7 olmasına rağmen, işsizlik oranı yüzde 9-11 bandında kronik bir seyir izledi.

Şimdi asıl tehlike henüz 2001'in stok işsizliği eritilememişken yeni krizle bu kronik düzeyin yüzde 15'ler bandına çıkması.

Uzmanlar, yüzde 4,5'in altındaki büyümenin bu riski ortadan kaldırmayacağı görüşünde. İstihdama yönelik özel tedbir alınmazsa Türkiye uzun yıllar taşıyacağı bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalabilir.

Yüksek büyüme oranı fren görevi gördü

2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri Türkiye'de 1 milyon kişinin işsiz kalmasına yol açtı. 2000 Kasım krizi öncesinde işsizlik oranı yüzde 5,5, işsiz sayısı 1 milyon 335 bin seviyelerindeydi. Ancak ard arda gelen iki krizin etkisiyle 2002 yılına girildiğinde işsiz sayısı 2 milyon 531 bin kişiye, işsizlik oranı da yüzde 11,5'e yükseldi.

2002 yılından sonra yakalanan yüksek büyüme oranları bu kronik işsizliği çözemedi. Yedi yılda yakalanan ortalama yüzde 7 büyüme oranı, nüfus artışıyla işgücüne hızlı katılımlar ve tarımdaki çözülmenin yol açtığı yeni işsizler ordusunun işsizlik oranını daha da sıçratmasına karşı ancak fren görevi görebildi.

Özellikle imalat sanayinde 2002 yılından sonra artan büyüme oranları istihdam artışını da getirdi.

İmalat sanayi 2003'te yüzde 8,4, 2004'te yüzde 11,9, 2005'te yüzde 8,2, 2006'da yüzde 8,4 büyüdü. 2007'de ise büyüme hızı bir miktar yavaşladı ve yüzde 5,6'ya geriledi. 2008 yılında ilk 9 aylık rakamlara göre imalat sanayindeki büyüme hızı ancak yüzde 3,2 oldu ve üçüncü çeyrekte yüzde 1,1 küçülme yaşandı.

Büyümede 2008'in son çeyreği ve 2009 rakamları için de kötümser beklentiler ağırlıkta. Ekonomide son çeyrekte yüzde 5-6 arasında, 2009'da ise yüzde 1-2 küçülme öngörülüyor. Büyümedeki bu olumsuz tablo hızlı bir artış trendine giren işsizlik oranı için de işleri kolaylaştırmayacak.

Ekonomide küçülme sürdükçe işsizlik oranı daha da artacak ki ekonomistler küresel krizin etkisiyle 1 milyon yeni işsiz ortaya çıkacağını öngörüyor. Tüm bu göstergeler işsizliğin yeni dönemde yüzde 12 ile 15 arasına demirleyeceğine işaret ediyor.

Krizde işsiz sayısı 3.5 milyonu bulacak

Ekonomist Mustafa Sönmez'e göre büyük kriz öncesinde, aralarında Türkiye'nin de olduğu ülkelerde merkez ülkelere dönük ihracat dibe doğru yarışla, yani ücretliden en yüksek verimi sağlamaya dönük yapılıyordu. Bu verim artışı, teknolojik gelişmelerden çok, daha az işçiyle daha çok çıktıyı sağlamayı amaçlıyordu ve ekonomideki büyüme yıllık yüzde 10'ları bulurken istihdam artışı yüzde 1-2'lerde kalıyordu. Sönmez ILO'nun buna vulnerable employment, istihdamsız büyüme adını verdiğini hatırlattı.

Sönmez Türkiye'nin de bu hastalıktan muzdarip olduğuna dikkat çekerek işsizliğin de yüzde 10'larda kemikleştiğini ve büyümeye rağmen istihdamın yeterince artmadığına işaret etti. Şimdi büyük kriz ile birlikte, likidite bolluğu dönemine ait büyüme de yaşanmayacağını söyleyen Sönmez'e göre bu kemikleşen işsizliğin üstüne yeni bir işsizlik dalgasının eklenmesi anlamına geliyor. Türkiye 2009'da IMF öngörüsüne göre yüzde 1,5 küçülmeyle kalsa bile, resmi işsiz sayısı 2009 sonunda 3.5 milyona kadar çıkacak ve yıl sonuna işsizlik oranı yüzde 15'i bulacak.

İstihdam için en az yüzde 4,5 büyüme şart

Ekspresinvest Başekonomisti Güldem Atabay ise 2001 krizinin ardından artan nüfusun yanı sıra tarım sektöründen hızlı bir kayış yaşandığını dile getirerek imalat sanayinde yaşanan yüksek büyümenin istihdam imkanlarıyla işsizlikte patlama yaşanmasını engellediğini söyledi. Atabay böylece yüzde 9'lar civarında sabit bir seviye yakalandığını dile getirerek şöyle devam etti:

''Bugün işgücüne katılım hızı, tarımdaki kanama devam ediyor. Ama büyümenin motoru imaattaki büyüme eksiye döndüğü için bu talebi karşılayamıyor.''

Atabay IMF'nin 2009'da yüzde 0 ile -2 arasında bir büyüme beklediğini hatırlatarak Yaptığım hesaba göre büyüme yüzde 4,5'in altına düştüğü zaman istihdam talebi karşılanamıyor. Bu yıl eksi büyüme bekleniyor ve bence 2010'da da büyümede patlama yaşanmayacak. Bu da işsizlik oranının çift haneli rakamlara oturacağını gösteriyor. Yüzde 10'da tutmak beceri olur ama bence yüzde 12'ler civarında olacak dedi.

Oyak Yatırım Ekonomisti Gülay Elif Girgin ise işsizliğin çift haneden dönmesinin mümkün olmadığını, yavaş yavaş beklenirken birden yüzde 13-14'lere gelmesinin moralleri çok bozduğunu söyledi. Girgin'e göre artış devam edecek ancak buna karşılık hiç bir önlem de alınmıyor

Etiketler: , , , ,

Yerel seçimlere kurban giden ekonomi

İktidar ile muhalefet arasında giderek sertleşen yerel seçimsüreci, ekonominin aciliyetle beklediği adımların gecikmesine neden olmakta.

Kerem ALKİN

Dış konjonktür kötüledikçe, belirsizliklere gömülmüş Türkiye'nin etkilenme derecesi katlanacak.

Küresel krizin uluslararası alanda ikinci aşamaya geçme emareleri gösterdiği bir süreçte, başta Uluslararası Para Fonu (IMF) olmak üzere, birçok uluslararası ve ulusal kurum batı bankacılığındaki toparlanmadan memnuniyetsizliğini ve endişelerini dile getirirken, dünyanın tanınmış reel sektör firmalarının artan finansman ve talep sorunları Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilere olası etkileri açısından dikkatle takip ediliyor. IMF, Orta ve Doğu Avrupa bankacılığı ile ilgili endişelere ve yine aynı ekonomiler için daha derin bir resesyon riskine işaret ederken, küresel boyutta resesyon ve işsizlikteki tırmanışın ne zaman ve ne boyutta duracağını kimse kestiremiyor. Türkiye ise, dışarıda böyle bir tablo etkisini artırırken, giderek ekonomik meselelerin öncelikli olma özelliğini yitirdiği bir süreç yaşıyor. İktidar ile muhalefet arasında yerel seçim süreci giderek sertleşirken, hükümetin ekonomik alanda atabileceği adımların gecikme ihtimali de artıyor.

2009 büyümesi muallak

Bu süreçte, başta Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) olmak üzere, Hazine'den sorumlu Devlet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası'nın acil olarak farklı senaryolara bağlı çözüm modelleri üzerinde çalışmaları hızlandırması gerekmekte. Kur rejiminin değişmesi gerekir mi, sermaye hareketlerine bir sınırlama gerekiyor mu, reel sektörün yurtiçi ve yurtdışı kredi borçlarının yeniden yapılandırılması gerekecek mi, reel sektörün finansman ihtiyacının karşılanması için ne tür çözüm modelleri oluşturulabilir, bu konular üzerine çalışmaların hızlandırılması gerekmekte. Ekonomi yönetiminin büyüme ile ilgili revizyonu nedir; bu revizyona bağlı olarak bütçe ve kamu finansman programındaki hedefler nasıl değişecek; bütçe gelirlerinde bir revizyon olacaksa, bunun harcama hedeflerine yansıması nasıl olacak; bu konuda çalışmaların bir an önce ele alınması gerekiyor. Umut ediyorum ki hükümet, ekonomi yönetimine, bürokratlara ‘sakın ola, yerel seçimler bitmeden yeni büyüme hedeflerini gündeme getirmeyin, milletin aklını karıştırmayın' demiyordur.

Senaryolar belirsiz

Ancak, dünyanın önde gelen ekonomileri, küresel krizle ilgili adımlarını hızlandırmalarına rağmen, dünyanın önde gelen şirketlerinin bu krizden beklenenden daha fazla etkilenecekleri görüşü ağır basmaya başladı ve bu görüşe bağlı olarak dana da daralacak olan dünya ticaretinden Türkiye'nin ihracat hacminin ne ölçüde etkileneceğini kestirebilmek mümkün değil. Küresel krizle ilgili endişeler giderek hız kazanırken, yurtiçi talebin akıbetinin ne olacağı, işletmelerimizin bu dönemde ne kadar mal satabilecekleri, üretimlerini, kapasitelerini ne kadar koruyabilecekleri, ne kadar daha işçi çıkarmadan ayakta kalabilecekleri meçhul.

Reel sektörün para kazanma, sattığı malın parasını tahsil etme sorunu daha da ağırlaşırken, bu ölçüde bir krize tarihinde ilk kez çok sağlam bir yapıda yakalanmış olan Türk bankacılığı, verdiği kredilerin tahsilatında ciddi aksamalar başladığında, mevcut sermaye yapısını korumakta ne ölçüde başarılı olabilir? Bu noktada, reel sektör firmaları nasıl ayakta tutulacak, nasıl tahsilat yapacak, bankalara kredi borcunu ne ölçüde ödeyebilecek, bu temel başlıklarla ilgili senaryolar konusunda hiçbir ayrıntıya sahip değiliz.

Muhalefet de ilgisiz

Peki, muhalefet ne yapıyor? Bu dönemde, muhalefet partilerinin reel sektörü bir kez ziyaret ettiklerini görmedik. Reel sektörün sorunları, ekonominin temel başlıkları hem iktidar, hem de muhalefet tarafından masaya birlikte yatırılamadı. Küresel krizin nedenleri ve olası etkilerine yönelik olarak Meclis'te hiçbir şey konuşulmadı. Reel sektörün ayakta kalma mücadelesine muhalefetten bir çözüm önerisi gelmedi. Hükümet'in şu ana kadar Meclis'e sunduğu çözüm önerilerine muhalefetin bir katkısı olmadı. IMF konusu başta olmak üzere, Türkiye ne yapmalı, alternatif çözüm modelleri ne olabilir, reel sektör nasıl desteklenmeli, muhalefetten doyurucu bir açıklama görmedik.

Yerel seçim sürecinde siyasi tansiyon giderek yükseldi ve sonunda IMF başlığı, reel sektöre yönelik çözüm paketleri, pek çok konu sürüncemede kaldı. Meclis'in ekonomik sorunlara yönelik olarak atabileceği adımlar için birkaç gün kaldı. Mart ayında Meclis yerel seçimler nedeniyle çalışmalarına ara verecek ve dünya ekonomisinde kriz tırmanışını sürdürürken, yerel seçimler nedeniyle, bir aylık en kritik süreyi boşa geçirmiş olacağız. Yani, hem iktidar, hem de muhalefetin, dünya ekonomisinin başına gelen en ağır krizlerden birisine yönelik olarak, Türkiye için bir araya gelmemesi, ekonominin yerel seçimlere kurban gitmesine neden olacak. Peki karşılıklı suçlamalar ve yolsuzluk dosyaları havada uçuşurken, reel sektörün su ne?

Etiketler: , , , , , , , ,

11 Şubat 2009 Çarşamba

Erdoğan’ın resti paraları Moskova’ya kaçırdı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “IMF’ye 8 milyar dolar olanborcumuzu öder, yolumuza devam ederiz” açıklaması yabancı yatırımcıların İMKB’den çıkıp Rus Borsası’na gitmesine neden oldu.

Ufuk KORCAN / VATAN

“IMF ile anlaşma olacak” beklentisiyle aldıkları hisseleri satan yabancı yatırımcılar, İMKB’yi yüzde 3.97 düşürdü. “Türkiye’de sat, Rusya’da al” diyen yabancılar, Moskova Borsası’nı yüzde 6 yükseltti. İMKB en çok düşen, Moskova en fazla artan borsa oldu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki günkü “IMF’ye 8 milyar dolar borcumuz var öder, yola kendimiz devam ederiz” resti yabancı yatırımcıları korkuttu. Hükümetten gelen son açıklamalar, “IMF anlaşması zora girdi” yorumlarına neden olunca İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) özellikle yabancı yatırımcıların yoğun satışlarıyla dün yüzde 3.97 düştü. İMKB’de satışa geçen yabancı yatırımcıların yeni adresi ise Rus Borsası oldu. Türkiye’den çıkan yabancıların yaptığı alımların da etkisiyle Moskova Borsası’nda RTS Endeksi yüzde 5.92 değer kazanarak son 1 ayın en yüksek seviyesine çıktı. İMKB dün tüm dünyada en çok değer kaybeden, Moskova Borsası ise en fazla değer kazanan borsa oldu. Sabah saatlerinde 1.6050 TL’den işlem gören dolar ise yeniden 1.63’e tırmandı.

Oysa dün Rusya ile ilgili gelen haberler hiç de iç açıcı değildi. Japon gazeteleri Rusya’da bankaların Moskova yönetiminden Avrupalı ve diğer yabancı bankalar ile 400 milyar dolara ulaşan kredilerin geri ödenmesinin ertelenmesini istediklerini yazdı. Ancak bu haberler Rus yetkililer tarafından “kısmen” yalanlandı.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Rusya ile ilgili yaptığı “buzları eriten” açıklamaları da krizden en ağır yarayı alan Rus Borsası’na ilgiyi artırdı.

‘IMF’yi merak etmeyin en idealine karar veririz’

DÜN TBMM’den ayrılırken gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Siz, ’IMF ile görüşmelerde gelinen noktayı, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’e sorun’ dediniz. Kendisi Gaziantep’te, ulaşılamıyor. IMF ile görüşmelerde gelinen nokta ne?” sorusu üzerine Erdoğan, “Merak etmeyin. Gelinen nokta, en ideal olan neyse, biz ona karar vereceğiz” dedi.

FT: Anlaşma gecikiyor Türkiye fırsatı kaçırıyor

FINANCIAL Times gazetesi, IMF ile anlaşması için Türkiye üzerindeki baskıların yoğunlaştığını, gecikmenin Türkiye’nin kırılganlığını artırdığını yazdı. FT haberinde, “Gecikme, Türkiye’yi küresel bir bozulmaya veya kendi ekonomisindeki sorun sinyallerine kırılgan yapıyor. Analistler, 2009’da 15-30 milyar dolarlık finansman açığıyla karşı karşıya olduğunu tahmin ediyor ve daha derin bir resesyonu veya liranın değer kaybını önlemek amacıyla IMF parasına ihtiyacı olacağını söylüyor” denildi. “IMF çapası olmadan Türkiye, enflasyonu ve faizleri kesin bir biçimde tek haneliye indirmek için ender bir şansı kaçırabilir” yorumunu da yapan gazeteye konuşan Goldman Sachs ekonomisti Ahmet Akarlı, “Hükümetin kredisi tükeniyor. İnsanlar, olanları 2 ay öncesine göre çok daha yakından izliyor” dedi...

Etiketler: , , , ,

Rakamlar açıklandı! Bütçede şok açık

Ocak ayı bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Buna göre ocak ayında bütçe açığı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 466 artarak 2 milyar 967 milyon TL'ye yükseldi

Maliye Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Ocak ayında bütçeden 18 milyar 796 milyon lira harcama yapıldı. Bütçe gelirleri de 15 milyar 830 milyon lira oldu.

Ocak ayında bütçedeki faiz dışı fazla da 816 milyon lira olarak belirlendi.

FARK NEREDEN KAYNAKLANDI?

Ocak ayı bütçesindeki büyük fark çok büyük oranda bütçe giderleri tarafındaki artıştan kaynaklandı. Geçen sene ocaktaki bütçe gideri 16.3 milyon TL iken bu sene rakam 18.8 milyon TL'ye tırmandı. Gelir tarafında ise geçen sene 15 milyon 781 bin TL olan rakam bu sene sadece 15 milyon 830 TL'ye çıkabildi

Merkezi Yönetim Bütçesinden yılın ilk ayında 18 milyar 796 milyon TL harcama yapıldı, 15 milyar 830 milyon TL bütçe geliri elde edildi. Ocak ayındaki bütçe açığı da 2 milyar 967 milyon TL olarak tespit edildi.

Maliye Bakanlığı, Ocak ayı bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı.

Buna göre, 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinde yer alan ödeneklerin yüzde 7,3'ü Ocak ayında kullanıldı. Geçen yıl 16 milyar 306 milyon TL olan Ocak ayı harcama tutarı bu yıl 18 milyar 796 milyon TL'ye çıktı.

Bütçedeki faiz hariç giderler de 15 milyar 13 milyon TL olarak belirlendi. Personel giderleri 2008 yılının Ocak ayına göre, yüzde 16,6 artarak, 5 milyar 646 milyon TL oldu.

Sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri ise geçen yılın Ocak ayına göre, yüzde 11 oranında artış göstererek, 691 milyon TL'ye yükseldi.

Yine geçen yılın Ocak ayında 1 milyar 59 milyon TL olan mal ve hizmet alımı giderleri, bu yılın Ocak ayında yüzde 3,6 artarak, 1 milyar 96 milyon TL'ye çıktı.

2008 yılı Ocak ayında 699 milyon TL olan sağlık harcamaları 2009 yılının aynı ayında 542 milyon TL'ye geriledi. Bu harcamanın 93 milyon TL'si kamu personelinin tedavi ve ilaç, 449 milyon TL'si yeşil kartlıların tedavi ve ilaç giderlerinden oluştu.

CARİ TRANSFERLER

Cari transferler Ocak'ta, geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 39,5 artarak, 7 milyar 166 milyon TL'ye ulaştı

Geçen yılın Ocak ayında sağlık, emeklilik ve sosyal yardım giderleri için 3 milyar 341 milyon TL transfer yapılırken, bu yılın aynı döneminde söz konusu transfer miktarı yüzde 27,4 oranında bir artışla 4 milyar 250 milyon TL'ye ulaştı.

TARIMSAL DESTEKLEME ÖDEMELERİ

Cari transferler içindeki tarımsal destekleme ödemeleri Ocak ayında 453 milyon TL olarak gerçekleşti.

Mahalli İdare payları ise Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 17,2 artarak, 1 milyar 203 milyon TL olarak belirlendi.

Bu yılın Ocak ayında borç verme 2008 Ocak'a göre yüzde 1,8 artışla, 325 milyon TL oldu.

Devletin faiz ödemesi bir önceki yılın Ocak ayına göre yüzde 11,7 azalarak, 3 milyar 783 milyon TL olarak gerçekleşti. Böylece bütçede faiz giderleri için öngörülen 57,5 milyar TL ödeneğin yüzde 6,6'sı kullanıldı.

BÜTÇE GELİRLERİ

2009 yılı Ocak ayında 15 milyar 830 milyon TL gelir sağlandı. Bunun 13 milyar 825 milyon TL'sini vergi gelirleri oluşturdu. Geçen yılın Ocak ayında 14 milyar 159 milyon TL'yi bulan vergi gelirleri, 2009 Ocak ayında yüzde 2,4 oranında düştü.

Geçen ay genel bütçe vergi dışı gelirler ise bir önceki yılın aynı ayına göre, yüzde 22,9 artarak, 1 milyar 748 milyon TL'yi buldu.

EKONOMİK KRİZ ETKİLEDİ

Maliye Bakanlığının açıklamasında, geçen yılın ikinci yarısından itibaren küresel ekonomide meydana gelen daralmanın Türk ekonomisine yansımasının bir sonucu olarak ithalde alınan KDV başta olmak üzere bazı dolaylı vergilerdeki tahsilatın hedefin altında kaldığına dikkat çekildi.

Açıklamada, “Bu süreçte ülke ekonomisindeki gelişmelerin bütçeye yansımaları yakından izlenecek ve mali disiplininin sürdürülmesi için gerekli her türlü tedbir zamanında alınacaktır” denildi.

Etiketler: , , ,

6 Şubat 2009 Cuma

İMKB`ye şehir endeksleri geliyor

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) şehir endekslerinin hesaplanmaya başlanmasına karar verildiği duyuruldu.

Borsa Başkanlığından yapılan duyuruda, Borsa Yönetim Kurulu toplantısında, İMKB Adana, İMKB Ankara, İMKB Antalya, İMKB Bursa, İMKB İstanbul, İMKB İzmir, İMKB Kayseri, İMKB Kocaeli ve İMKB Tekirdağ şehir endekslerinin hesaplanmaya başlanmasına karar verildiği bildirildi.

Şehir endekslerinin, belirlenen “İMKB Şehir Endeksleri Temel Kurallarına” göre oluşturulmasına karar verildiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Söz konusu şehir endekslerinin başlangıç tarihinin 31 Aralık 2008, başlangıç değerinin İMKB Ulusal 100 endeksinin 31 Aralık 2008 tarihli 2. seans kapanış değeri olan 28.864,07 olmasına, şehir endekslerinin 2 Ocak 2009 - 13 Şubat 2009 tarihlerine ait 1. ve 2. seans kapanış değerlerinin fiyat ve getiri olarak geriye dönük hesaplanmasına, 16 Şubat 2009 tarihinden itibaren de gerçek zamanlı olarak hesaplanmaya başlanmasına, 2 Ocak 2009 - 13 Şubat 2009 tarihlerine ait hesaplanmış değerlerin günlük bültende ilan edilmesine karar verilmiştir.''

ŞEHİR ENDEKSLERİNİN TEMEL KURALLARI

Açıklamada, İMKB Şehir Endeksleri'nin, hisse senetleri İMKB'de işlem gören şirketlerden, üretim yeri/faaliyet merkezi aynı şehirde olanların fiyat ve getiri performanslarının ölçülmesi amacıyla oluşturulduğu, İMKB Ulusal Pazar'da, İkinci Ulusal Pazar'da ve Yeni Ekonomi Pazarı'nda işlem gören şirketlerin şehir endeksleri kapsamına alınabileceği belirtildi.

Söz konusu pazarlarda yer alan bankaların, sigorta şirketleri, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, yatırım ortaklıkları, gayrimenkul yatırım ortaklıkları, aracı kurumlar ve perakende ticaret sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin kapsam dışında olduğu kaydedildi.

Açıklamada, şöyle denildi:

''Şehir endekslerinin kapsamının belirlenmesinde, üretim faaliyetinde bulunan şirketlerin üretimlerinin en az yüzde 50'sinin gerçekleştiği şehir, hizmet şirketlerinin faaliyet gelirlerinin en az yüzde 50'sinin elde edildiği şehir, üretim/faaliyet gelirinin en az yüzde 50'sinin gerçekleştiği/elde edildiği bir şehir bulunmuyorsa şirket merkezinin bulunduğu şehir dikkate alınır. Haberleşme ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren şirketler ile holdingler için şirket merkezinin bulunduğu şehir dikkate alınır.

İşlem gören şirket sayısı en az 5 olan şehirler için şehir endeksi hesaplanır. Endeks hesaplanmayan bir şehrin işlem gören şirket sayısının 5'e ulaşması halinde 5. şirketin 11. işlem gününden itibaren ilgili şehir endeksi hesaplanmaya başlanır. Endeks hesaplanan şehrin işlem gören şirket sayısının 3'ün altına düşmesi halinde yapılacak duyurudan iki ay sonra ilgili şehir endeksinin hesaplanmasına son verilir.''

Etiketler: , , , , , , , , ,

Kredi kartında aidat ücretine son

Tüketici artık her yıl kredi kartı aidatı ödemeyecek. Bankalar, üç yıl için sadece bir kez ücret alabilecek.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, üzerinde çalıştıklar Tüketici Kanun taslağını bu ayın sonunda bitererek süratle Bakanlar Kuruluna, ardından da TBMM'ye göndereceklerini bildirdi.

Çağlayan niyetlerinin, Meclis tatile girmeden, Tüketici Kanunu'nun çıkarmak olduğunu kaydetti. Tüketici ve Çevre Eğitim Vakfı (TÜKÇEV) Yönetim Kurulu Başkanı Beyhan Aslan ile üyeleri Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ı makamında ziyaret ederek bir süre görüştü.

Bakan Çağlayan, üzerinde çalıştıkları tüketici kanun taslağının devrim niteliğinde olduğunu kaydetti. Taslağın içeriğiyle ilgili bilgi veren Bakan Çağlayan, bir çok kanunun yeniden düzenlendiğini anlattı. İndirimli satışları eleştiren Çağlayan, yıl içinde devamlı indirim yapanların gerçekte kendi itibarlarını indirdiklerini, çünkü tüketicilerin bu indirimlere inanmadığını kaydetti.

Yapılan düzenlemeyle indirimli satışların yılda sadece iki kez 45 günlük sürelerle yapılacağını, eski ve yeni fiyatın da ürünlerin üzerinde yer alacağını belirten Çağlayan, turizm alanında, devre mülkler ve çeşitli tatillerin de taslakta yeniden düzenlendiğini anlattı.

Çağlayan, kamuoyunda sık sık yer alan kredi kartlarından alınan yıllık aidat konusunun da düzenleme kapsamında olduğunu belirtti.

Bu konuda prim yapmak isteyenlerin kendilerine başka alanlar bulması gerektiğini ve artık kamuoyunda itibarlarının kalmadığını bildiren Çağlayan, kredi kartlarından alınan yıllık aidatın kredi kartı süresi boyunca bir defaya mahsus olarak alınacağını ve bu sürenin de üç yıl olacağını kaydetti.

Bankaların kredi kartının süresini bir yıl olarak da belirleyebileceğini ifade eden Çağlayan, ancak sonraki iki yıl kredi kartından yıllık aidat alınmayacağını söyledi.Çağlayan, kredi kartlarından alınacak yıllık aidatın miktarının ise bankalarca belirleneceğini, aidatın miktarını bakanlık olarak belirlemeyi düşünmediklerini ifade etti.

Vatandaşların kredi kartı ekstrelerini inceleme zahmetine girmediğini ifade eden Çağlayan, bu durumu eleştirirken, yaptıkları düzenlemeyle tüketicilere kredi kartlarını borcunu ödedikten sonra on line olarak internet ortamında iptal etmelerine de imkan sağladıklarını bildirdi.

Yurtdışından ithal edilen her türlü ürün için Türkçe kullanma klavuzu verme zorunluluğu getirdiklerini de belirten Çağlayan, 29 üyeden oluşan Reklam Kurulunun sayısını 12 veya 13 kişiyle sınırlayacaklarını kaydetti.

Nelerin promosyon olarak düzenlenebileceğini de belirlediklerini vurgulayan Çağlayan, eğitimin promosyonun olmazsa olmaz koşulu olacağını söyledi. Cezaların güncelleneceğini, tüketici hakem heyetlerine hangi konuların götürüleceği ile internet bankacılığının da taslakla düzenlendiğini belirten Çağlayan, mükemmele en yakın kanununu çıkarmayı hedeflediklerini vurguladı.

Tüketici Kanun Taslağını bu ayın sonunda Bakanlar Kuruluna göndereceklerini daha sonra da TBMM'ye yollayacaklarını anlatan Çağlayan, niyetlerinin Meclis tatile girmeden, taslağın yasallaşmasını sağlamak olduğunu bildirdi.

TÜKÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Beyhan Aslan da Prof. Dr. Müberra Babaoğlu tarafından 12 ilde gerçekleştirilen ve tüketicilerin eğilimlerini ölçen önemli bir anket yaptırdıklarını belirterek, anketin içeriğiyle ilgili bilgiler verdi.

Etiketler: , , , ,

Bir fabrika daha tarih oldu

Saruhanlı'da 1995 yılında 800 işçi ile faaliyete başlayan ve çok sayıda ihracat ödülü bulunan Saruhan Konservecilik A.Ş'nin iflasına karar verildi.

Ekonomik kriz nedeniyle 2 yıldan bu yana üretim yapamaz hale geldiği belirtilen fabrikanın, Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından iflasına karar verildi. İflas kararı dosyalarının Saruhanlı İcra İflas Müdürlüğü'ne teslim edildiği, fabrikanın ilerleyen günlerde satışının yapılacağı bildirildi.

Üretim döneminde, ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Hollanda, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Kanada, Macaristan, Polonya, Slovakya ve Yunanistan'a ihracat yapan Saruhan Konserve, 2005 yılında Manisa bölgesindeki çevre dostu 5 kuruluştan biri olarak ödüllendirilmişti.

Fabrikanın idari binasının mimarı özellikleri bakımından ülke çapında ikincilik ödülü aldığı, “yüksek vergi teşekkürü” ve “yüksek ihracat belgesi”nin yanı sıra ulusal ve uluslararası kalite belgelerine sahip olduğu öğrenildi.

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,

Toyota zarar açıkladı

Dünyanın en büyük otomotiv şirketi Toyota, üçüncü çeyrekte zarar açıkladı. Toyota, Ekim-Aralık 2008 dönemi için 164,7 milyar yen (1,8 milyar dolar) zarar bildirdi.

Toyota, küresel durgunluk nedeniyle, bu mali yıldaki toplam zararın ise 350 milyar yen (3,8 milyar dolar) olarak gerçekleşeceği tahmininde bulundu. Toyota, geçen mali yılın üçüncü çeyreğini karla kapatmıştı.

Etiketler: , , ,

5 Şubat 2009 Perşembe

IMF ile anlaşma yapmasak ne olur?

Hiçbir şey olmaz, aslanlar gibi yolumuza devam ederiz diyebaşlamak isterdik ama maalesef soruyu bu şekilde yanıtlamak mümkün değil.

Gazetelerden okuduğumuz, haber bültenlerinden dinlediğimiz kadarıyla, Uluslararası Para Fonu (IMF) kabul edilemez nitelikte iki yeni taleple geldiği için görüşmelere ara verilmiş. Hükümet, IMF'nin yeni taleplerine veryansın ediyor. Tabii pazarlıklar sırasında böyle manevralar yapılmasını normal karşılamak lazım. Zaman zaman sert çıkıp, karşı tarafın taleplerini karşılamanın mümkün olmadığı mesajını vermek gerekir ki, karşı taraf taleplerini törpülesin veya tümden geri çeksin.

IMF'siz senaryo karanlık

Şu sıralarda duyduğumuz demeçleri bu şekilde anlıyoruz. Eninde sonunda kim kimin kolunu büker bilinmez, ama IMF ile anlaşma yapılacağı yönündeki kanaatimizi koruyoruz. Çünkü IMF'siz senaryo oldukça karanlık. Diyelim ki, hükümet bu iki talebin hakikaten kabul edilemez olduğunu düşünüyor ve bu talepleri yerine getirmektense, stand by yapmamayı tercih ediyor. O zaman, hükümetin şöyle bir senaryo çerçevesinde olabilecekleri düşünmesi gerekiyor. Hükümetin IMF ile anlaşmadığı duyulduğu anda -ister anlamlı bulun, ister anlamsız- ilk akla gelen, Türk hükümetinin ciddi bir program uygulamaktan kaçındığı olacak. Burada çok başarılı olarak sonuçlandırılan stand by sürecinde, yapısal önlemler ile bütçe önlemlerinin alındığı tarihlerin gözden geçirmelerden kısa süre önce ya da gözden geçirme sırasında alındığını hatırlatmak isteriz. IMF heyeti gelmeden önlemleri almayan, erteleyen; ancak heyet geldikten sonra karar almaya başlayan bir tarzınız varsa, piyasa sizin tek başınıza gereken önlemleri zamanında alacağınızı varsayamaz, kendi pozisyonunu buna göre belirleyemez.

Piyasanın desteği şart

Hükümetin, mali sorumluluktan uzak bir çizgide ilerleyebilme ihtimali, faizlerin yükselmesine neden olacak. Daha da önemlisi, IMF'den fon girişi sağlayamayan, bu nedenle de dış ödemelerini ancak cepteki dövizleri satarak yapabilecek bir ülkeye, özel sektör sermayesini çekme ihtimali çok yüksek değil. Kurların daha yüksek bir platoda dengeye oturması, ekonomik daralmanın daha da derinleşmesi kaçınılmaz. Kısacası, kamu daha çok harcama yapmakta, hayali gelir bütçesini piyasaya empoze etmekte ısrarcı olursa, belki kamu harcamaları artacak ama bu ekonomik büyümeyi sağlayamayacak, çünkü yükselen faizler ve kurlar özel sektör talebi öldürecek. Sonuç olarak, eğer IMF'nin talepleri, Türkiye'yi daha derin bir krizle başbaşa bırakabilecek risklerin bile göze alınmasını gerektirecek kadar kabul edilemez ise, içinde bulunduğumuz ortamda en mantıklısı, hükümetin kendi başına kredibilitesi yüksek, çok daha önden yüklemeli, yapısal sorunları çok kısa bir sürede çözmeyi hedefleyen bir programı ortaya koymasıdır. Öyle bir programın başarılı olması için önkoşul piyasaların desteği.

IMF'nin talepleri bilinmeli

Piyasalar da IMF'siz programı desteklemeden önce, IMF'li programın neden kabul edilmediğini, yani bu kabul edilemez nitelikteki taleplerin neler olduğunu duymak ister. Eğer gerçekten böyle bir tercih yapılsaydı, yani IMF ile anlaşmanın yapılmama ihtimali yüksek olsaydı, şimdiye kadar IMF'nin kabul edilemez taleplerini resmi ağızlardan duymuş olurduk ki, yola IMF'siz devam etmeyi planlayan hükümetin IMF'siz programına destek verelim. 260 milyar TL'lik bütçede 4-5 milyar TL'lik kesinti yapma marjı olmadığına inanmak mümkün değil. Basına açıklanmayan IMF talepleri, şimdi olmasa da seçimden sonra kabul edilebilecek taleplerdir belki de...

Etiketler: , ,

Enflasyon doğalgazla 0.3 puan azalacak

Enflasyondaki kademeli düşüşün süreceği vurgusu yapanMerkez Bankası’na göre doğalgaz fiyatındaki son indirim TÜFE’yi 0.3 puan azaltacak

Merkez Bankası, önümüzdeki dönemde enflasyonun kademeli düşüşünü sürdürmesinin beklendiğini açıkladı. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz imzalı açıklamada, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından önceki gün açıklanan ocak ayı fiyat gelişmeleri değerlendirildi. Buna göre, kurlardaki hareketlerin kısa dönemli etkilerinin büyük ölçüde sınırlı kaldığı gözlenirken, petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki gelişmeler enflasyondaki aşağı yönlü eğilimi desteklemeye devam etmekte.

Erken indirim giyimdeki düşüşü durdurdu

Banka açıklamasında doğalgaza şubat ayında yapılan yüzde 17 ile 18 arasında yapılan indirimin TÜFE’yi yaklaşık 0.3 puan azaltacağı ve enerji fiyatlarının yıllık enflasyonundaki gerilemenin süreceği vurgulandı.
Sezon indirimlerinin erkene alınması nedeniyle belirgin bir düşüş gösteren giyim fiyatları, ocak ayında kısmi bir düzeltme yaptı.
Bu gelişme, ocak ayında temel enflasyon göstergelerini geçici olarak olumsuz etkiledi. Öte yandan, hizmet fiyatlarının yıllık artış hızındaki yavaşlamanın beklendiği gibi belirginleşmesi, enflasyonun ana eğiliminin aşağı yönlü olduğuna işaret etmekte. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde enflasyonun kademeli olarak düşüşünü sürdürmesi bekleniyor.

Enerji ve gıda dışı enflasyon yükseldi

Enerji ve gıda dışı mal grubu yıllık enflasyonu bir önceki aya kıyasla 1 puan artarak yüzde 4.74’e yükseldi. Bunda, giyim ve dayanıklı tüketim malları fiyat gelişmeleri belirleyici oldu. Giyim grubunda indirim sezonunun erken başlamasının etkisiyle geçmiş yıla kıyasla daha düşük oranda (yüzde 8,23) geriledi. Dayanıklı tüketim malları (altın hariç) yıllık enflasyonundaki yükseliş ise artış hızı yavaşlamakla birlikte sürdü. Bu arada işlenmemiş gıda fiyatları ocak ayında yüzde 3.47 artmış ve grup yıllık enflasyonu yüzde 8.41’e yükselmiştir. Bu artışta son dönemde yüksek oranlı artışlar gösteren sebze fiyatları etkili oldu. Önümüzdeki dönemde işlenmiş gıda fiyatlarının yıllık artış hızındaki gerilemenin sürmesi bekleniyor...

Etiketler: , , , , , ,

ABD`de CEO`ların maaşlarına tırpan

Amerika'da Hazine'den yardım alan şirketlerin CEO'ları artıkdaha az maaş alacak. Küresel krizle birlikte çok tartışılan yüksek maaşlara, yıllık 500 bin dolar sınırı getirildi.

Şirketler Hazine'ye olan borçlarını kapatınca bu önlemler artık geçerli olmayacak

Amerika Birleşik Devletleri'nde ekonomik kriz, CEO'lara da dokundu. Amerikan Hazinesi, üst düzey yöneticilerin astronomik maaşlarına sınır getirdi.

Karara göre, Hazine yardımı alan bir çok banka ve otomotiv şirketinin CEO'su yıllık en fazla 500 bin dolar maaş alabilecek.

Bu yöneticilerin, krizden önceki yıllık maaşları 20 milyon dolar civarında seyrediyordu.

Hepimiz sorumluluk almalıyız. Buna kriz anında şapkalarını ellerine alarak Amerikalı vergi mükelleflerinden yardım isteyen, ama aynı zamanda kendilerini cömert primlerle ödüllendiren üst düzey yöneticiler de dahil. Bu çok büyük bir sorumsuzluktur, utanç vericidir sözleriyle kararı açıklayan ABD Başkanı Barack Obama'nın maaşı ise yıllık 400 bin dolar.

Kısıntı maaşlarla sınırlı değil... Üst düzey yöneticilerin istifa etmeleri ya da görevden alınmaları halinde ödenecek astronomik tazminatlar da kaldırılacak.

Prim olarak bu yöneticilere şirket hisseleri verilecek, ancak yöneticiler, şirketin Hazine borcu kapanana, yani vergi mükelleflerinin cebinden çıkan para Hazine'ye geri ödenene kadar, şirket hisselerini satamayacak.

Standart bankacılık harcamaları dışındaki lüks harcamalara da kısıtlama getirildi.

Karar, yaşanan ekonomik krizden Wall Street'in maaş politikasının da sorumlu tutulduğunun göstergesi olarak yorumlanıyor.

Aralık ayında da krizin en çok vurduğu otomobil üreticileri General Motors, Chrysler ve Ford'un CEO'larının yıllık maaşları 1 dolara indirilmişti.

Önlemler, şirketler Hazine'ye borçlarını kapatana kadar geçerli kalacak

Etiketler: , , , ,